RUANDA SOYKIRIMININ 26. YILDÖNÜMÜ VE ÇAĞRIŞTIRDIĞI
Kültür-SanatDoğan Bekin : "Fransa Cumhurbaşkanı François Mitterrand, 12 Ocak 1998’de Le Figaro’ya verdiği demeçte; “ Ruanda’da bir soykırım yaşanması o kadar da üzerinde durulacak bir şey değil” ifadesi büyük yankı oluşturmuştu"
1994 yılında meydana gelen soykırımdan Nisan 1994-Temmuz 1994 arasında Ruanda'da yüz gün içerisinde yaklaşık sekiz yüz bin kişi aşırı uca bağlı Interahamwe lakaplı Hutular tarafından katledildi. Bu acımasız soykırımın üzerinden 26 yıl geçti. Hiç şüphesiz Ruanda soykırımı İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra gerçekleşen dünyanın en büyük katliamı olurken, 1995’te “Krivaya 95 Harekâtı”nın bir sonucu olarak gerçekleştirilen Srebrenitsa Katliamı da bir bakıma İkince Dünya Savaşı'ndan sonra Avrupa'daki en büyük katliam" olma özelliğine sahiptir.
Bu yıl Ruanda Katliamının 26. yıldönümü( Kiwibuka pandemik korona virüsü nedeniyle dünyanın dört bir yanında ‘sanal kutlama’ (virtual commemoration) ile anılmaktadır.
Ruanda Dışişleri ve Uluslararası İşbirliği Bakanı ve Hükümet Sözcüsü Sayın Dr. Richard Sezibera geçen yıl yaptığı açıklamada; Fransa ve Belçika'ya göndermede bulunarak: " Ruanda’da dil, din ve etnisite bakımından Hutular ve Tutsiler arasında hiç bir ayırım olmadığı halde sömürgeci güçler, bizi bir arada tutan tarihi yapıyı yok ettiler, tarihimizi çöpe attılar" ifadesi aslında Batı’nın gerçek yüzünü ortaya koyuyordu.
Nitekim Ruanda’da soykırım yaşanırken Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi başta olmak üzere, ABD, Fransa ve diğer güçlerin kayıtsız kalmaları ve daha sonra gelişen olaylarda Fransa’nın 200.000 Ruandalı Tutsi ve Pigmenin katliamından sorumlu tutulması dikkatlerden kaçmazken, Fransa Cumhurbaşkanı François Mitterrand, 12 Ocak 1998’de Le Figaro’ya verdiği demeçte; “ Ruanda’da bir soykırım yaşanması o kadar da üzerinde durulacak bir şey değil” ifadesi büyük yankı oluşturmuştu.
Bu arada, Ruandalı Müslümanlar, Hutuların soykırımından kaçan ılımlı Huti, Tutsi ve pigmelere evlerini ve camilerini açarak birçok kişiyi korumaya almaları ve katliamları önlemek için büyük çaba göstermeleri örnek alınacak bir davranış biçimi idi. Bunun sonucu olarak, şu anda Ruanda'da Müslümanların sayısı yaklaşık 1.5 milyona ulaşmış olup, bu da ülke nüfusunun % 10'unu oluşturmaktadır.
Bu arada Ruanda’nın başkenti Kigali’de yer alan Ecole Technique Officielle’de yer alan Fransız ve Belçikalı öğrenci ve öğretmenlerin tahliyesinden sonra oradaki öğrencilerin toplu olarak katledilmesi bir insanlık dramı olarak tarihe geçti.
Ruanda’da tüm bu trajik olaylar yaşanırken, Hôtel des Mille Collines’in müdür yardımcısının 1260 Tutsiyi aynen Ruanda Müslümanlarının yaptığı gibi koruma altına alarak ölümden kurtarmıştı.
Ruanda Soykırımı’na sessiz kalan Batılılar, daha sonra Hotel Rwanda, Shooting Dogs, Shake Hands with the Devil gibi filmlere imza atarak bunu istismar yoluna gitmişlerdir.
Bosna-Hersek Savaşı sırasında Bosna Müslümanlarına yardım elini uzatan Milli Görüş Lideri Başbakan Prof.Dr. Necmettin Erbakan ise karanlık güçler tarafından asılsız ithamlarla hedef haline getirildi. En sonunda konunun tarafı olan Boşnak yetkililerin katılımıyla Erbakan Hoca tarafından yapılan ve “matematik toplantısı” olarak adlandırılan kapsamlı basın toplantısında bütün iddialar tek tek çürütüldü.
İlginizi Çekebilir