Doğan Bekin: 'Myanmar’da asıl mağdur edilenler Müslümanlar'
SiyasetYeniden Refah Partisi Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Doğan Bekin, Myanmar'daki askeri darbeyi değerlendirdi.
Yeniden Refah Genel Başkan Yardımcısı Doğan Bekin, Myanmar'daki darbeyi kınayan Batı dünyasının, Rohingya Müslümanlarının haksız bir şekilde ellerinden alınan seçme ve seçilme hakkına ses çıkarmamalarının ibretlik olduğunu söyledi.
Batı'nın ikiyüzlülüğünü ibretle izliyoruz
Bekin, "Myanmar'da iktidar partisi Ulusal Demokrasi Birliği (NLD) Partisi Sözcüsü Myo Nyunt, Devlet Konseyi Başkanı ve Dışişleri Bakanı Aung San Suu Kyi ile partinin diğer yöneticilerinin gözaltına alınmasının ardından ordunun, ülke yönetimine el koyduğunu bildirmesi üzerine başta Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, ABD Başkanı Joe Biden’ın Myanmar’da ordunun yönetime el koymasını ve sivil hükümet yetkililerini tutuklamasını güçlü bir şekilde kınarken, asıl seçim mağduru olan başta Rohingya Müslümanları olmak üzere seçim hakları ellerinden alınan % 25’lik kesim için hiçbir fikir ortaya koymamaları ibret ve kaygıyla izlenmektedir." dedi.
Devlet başkanı, askeri cuntanın kuklası gibi görev yaptı
Bekin şunları söyledi:
"Myanmar’daki azınlıklara yönelik çifte standartlı uygulamadan rahatsızlık duyarak 8 Kasım 2020 seçimlerini protesto eden ve ‘oy kullanmama’ hareketini başlatan sivil toplum örgütlerini de göz ardı etmeleri kabul edilebilir bir durum değildir. Dünyanın en katı rejimlerden biri olarak kabul edilen Myanmar’daki Budist öğretiye sıkı bağlı olan Genel Kurmay Başkanı U Min Aung Hlaing başkanlığındaki askeri cunta elli yıldır ülkeyi demir yumrukla yönetmeye devam etmekte olduğunu göz ardı etmemek gerekir düşüncesindeyiz. Hatırlanacağı üzere; 1980’li yıllarda Myanmar’ın ‘Özgürlük Erdemi’ ikonu olarak siyaset sahnesinin ön planına çıkarılan Nobel ödülü sahibi Aung San Suu Kyi, 2015 seçimlerinden sonraki iktidarı döneminde kendisinden beklenenin aksine askeri cuntanın adeta kuklası olarak görev yaptı.
Batı seçimlerdeki haksızlığa sessiz kaldı
Myanmar’da, söz konusu askeri cunta vesayetinin gölgesinde yapılan 8 Kasım 2020 seçimlerinde başta Rohingya Müslümanları olmak üzere azınlık olarak ifade edilen % 25’in üzerindeki kesimin seçme, seçilme ve oy verme hakları ellerinden alındığında başta Birleşmiş Milletler olmak üzere birçok uluslararası kuruluş sessizliği yeğlemişlerdir. Myanmar’da 135 farklı etnik yapı içerisinde yüzde ellinin üzerindeki nüfusa sahip olan Birmanlar dâhil salt sekiz farklı etnik grup haricinde kalan ve içlerinde Rohingya Müslümanların seçimlerden men edilmeleri Myanmar seçim kanununda ‘taingyintha’ olarak ifadesini bulan seçme ve seçilme hakları gasp edilmiştir.
Daha açık bir ifade ile özellikle Rohingya (Arakan) Müslümanları, yüzyıllardan beri yaşamakta oldukları toprakların asıl sahipleri olmalarına rağmen, Myanmar askeri cuntasının başında bulunan Genel Kurmay Başkanı U Min Aung Hlaing’ın dayatmaları sonucu Myanmar seçim kanununda yer alan ‘etnisite ayırımcılığı’ ve ‘ulusal ırklar’ tanımı sonucu büyük ölçüde seçimlerden mahrum bırakılmışlardır.
Batı'nın çifte standartlı politikalarının acı göstergesi
Bekin, şöyle devam etti:
"Bütün bunlar yaşanırken, % 25’lik kesimin seçim hakları ellerinden alınırken ve Rohingya Müslümanlarına yönelik sistematik soykırım ve tehcir politikaları uygulanırken, Budist Rakhina güçlerinin şiddetinden canlarını kurtarabilmek adına bin bir zorluklarla Nef nehrini geçip komşu Bangladeş’e sığınabilen, bir kısmı da tahta teknelerle balık istifi Andaman Denizi’ne açılan ve birçoğu alabora olan teknelerde yaşamını kaybeden Rohingya Müslümanları karşısında iradi marjdan uzak olan sözde demokrasi savunucusu ülkeler, bu uygulamalardan birinci derece suçlu durumda olan Demokrasi İçin Ulusal Birlik Partisi lideri Aung San Suu Kyi’nin askeri darbeye maruz kalması karşısında ayağa kalkmaları çifte standartlı politikalarının acı göstergesi niteliğindedir."
İlginizi Çekebilir