Yeniden Refah lideri Fatih Erbakan, iktidarın; milyonlarca çalışanı gerçek enflasyona ezdirmemek ve açlık sınırının altından kurtarmak için asgari ücreti, en az yüzde 50 zamla; 4 bin 235 TL seviyesine getirmesi ve işverenin yükünü de hafifletmesi gerektiğini söyledi.
Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Dr. Fatih Erbakan partisinin Aylık Olağan İl Başkanları toplantısı öncesi gerçekleştirilen basın toplantısında gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.
Son 10 günde döviz artışından milletin sırtına 2 trilyon yük bindi
Döviz kurlarındaki astronomik artışın birinci gündem maddesi olduğunu söyleyen Erbakan, "Yıllık 50-60 milyar dolar dış ticaret açığı olan, yerli ürün üretirken dahi %82 oranında ithal hammadde ve malzemeye bağımlı olan bir ülkenin ekonomisi “ithalata bağımlı” bir ekonomidir, ithalata bağımlı olmak da sürekli olarak yüksek miktarda döviz ihtiyacı, döviz talebi demektir. Kaynak ihtiyacının sürekli olarak “kısa vadeli ve yüksek faizli dış borç” ile karşılandığı bir ülkede, dış borç geri ödemesi zorunluluğu nedeniyle oluşan yüksek döviz talebi, kurların yükselmesine sebep olmaktadır. Buna ilaveten Türkiye’de görülen hukukun üstünlüğü problemi, yargıya güven kalmaması sermaye girişine engel oluyor ve sermaye kaçışına sebep oluyor, bu da döviz kurlarının yükselmesine sebep oluyor. Bu temel sebeplerden dolayı döviz kurları sürekli artmaktadır, dövizdeki bu artış da; 450 milyar dolarlık dış borcumuz ve döviz kuruna endeksli yap-işlet-devret anlaşmaları hesaba katıldığında, sadece şu son 10 günde ülkenin, milletin üstüne 2 Trilyon liraya yakın ilave maliyet, borç artışı demektir! 450 milyar dolar dış borcu olan bir ülkede döviz artarsa artsın bize ne denilebilir mi? Dolardaki her 1 TL’lik artış dış borcumuzu tam 450 milyar lira artırıyor… Buna ilaveten döviz kurunun artışı, ülkemizde olduğu gibi “ithalata bağımlı bir ekonomide” doğrudan doğruya hayat pahalılığı ve enflasyon demektir."
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın çay simit hesabını hatırlattı
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 1993’teki konuşmasında yaptığı çay simit hesabını ‘Sn. Cumhurbaşkanı o yıllarda 'Çay 1.000 lira ve simit 1.500 lira. ÇAy ve Simit günde 3 öğün yenirse içilirse aylık 1.125.000 lira ediyor. Asgari ücret 910 bin lira. Bu zalim yönetim, bu aziz millete bir bardak çayla bir simidi bile layık görmüyorlar.' demişti. 'Bugün aynı hesabı yapınca ne görüyoruz; 5 kişilik ailenin günde 3 öğün 1’er tane simit maliyeti 52,5 TL. Yani aylık 1575 TL. Günde 3 öğün 1’er bardak çay maliyeti 30 TL. Yani aylık 900 TL. Aylık toplam 2475 TL yapıyor… Asgari ücret eşi çalışmayan 3 çocuklu bir çalışan için 3013 TL. Çay-simit dışında kişi başına günlük “3 TL 15 kuruş harçlık” kalıyor… Yani durum çok eleştirdikleri eski Türkiye’den pek de farklı değil. Yıllarca “eski Türkiye’de gıda kuyrukları vardı” dediler, geçen sene şahit olduğumuz “Tanzim Satış kuyrukları” ile ülkemiz geçmişle benzer noktaya gelmiş oldu, “Avrupa’da raflar boş, bizde raflar dolu” dediler, evet raflar dolu ama bizde de cepler boş, cüzdanlar boş olduğu için bir faydası olmadı, Yine yıllarca “eski Türkiye’de karneyle alışveriş yapılıyordu” dediler, şimdi son devalüasyonla marketlerde en temel gıda maddeleri kişi başına belli bir miktarı geçmeyecek şekilde kotayla satılmaya başlandı ve bir kez daha o meşhur “eski Türkiye” ile aynı noktaya gelmiş olduk… "
BAE'ye bel bağlamak doğru değil!
Bu krizden çıkışın formülü olarak ülkemizde katma değerli üretim seferberliği başlatarak ihracat odaklı bir anlayışı gösteren Erbakan, "Ancak görüldüğü kadarıyla mevcut iktidarın 19 seneden beri olduğu gibi bugün de pek böyle bir niyeti yok. Yine sıcak paraya, krediye veya elde kalan varlıkları satmaya yönelik adımlar atılıyor. Ve çıkmaz sokaklara girmekte ısrar ediliyor. En son ilan edilen BAE ile imzalanan ‘mutabakat zaptı’ sonucunda gelecek 10 milyar dolar’lık dövize bel bağlanmış durumda. Ancak bu meblağın karşı karşıya kalınan krizin boyutuyla karşılaştırdığınızda, 800 milyar $’lık Türkiye ekonomisi hesaba katıldığında bir hiç olduğunu rahatlıkla ifade edebiliriz. Nitekim söz konusu paranın geleceği ilan edildikten hemen sonra doların artmaya devam ederek 13 TL’ye geldiğini hepimiz gördük. Daha önce Çin Merkez Bankası ile yapılacak SWAP anlaşması uğruna Doğu Türkistan’da yaşanan zulmü görmezden geldikleri gibi bugün de yıllardır 15 Temmuz’un finansörü dedikleri hatta gazete manşetleriyle hakaret ettikleri BAE ile de 10 milyar dolar uğruna sarmaş dolaş oluyorlar." şeklinde konuştu.
Asgari ücret yüzde 50 artışla en az 4 bin 235 TL olmalıdır
Milyonlarca çalışanı ilgilendiren asgari ücret görüşmelerine de değinen Erbakan, asgari ücretin adil olabilmesi için net en az 4 bin 235 TL olması gerektiğini söyledi: "Yeniden Refah Partisi olarak her zaman ifade ettiğimiz gibi asgari ücretlinin hak ettiği adil maaşı iktidarın takdiri değil ülkenin matematik ve ekonomik gerçekleri belirler. Bu noktada iktidar ağırlığını koyması, 7 milyonun üzerinde asgari ücretliyi ezdirmemek, açlığa mahkum etmemek için iş veren tarafını da mutlaka ikna etmesi gereklidir. Biz Yeniden Refah Partisi olarak açıkça söylüyoruz; Diyoruz ki iş başına gelir gelmez işçi, memur, emekli maaşlarına yüzde 70 maaş zammı yaparak işe başlayacağız diyoruz. Ama yine de bu iktidar dahi olsa asgari ücrete en azından yüzde 50’lik bir maaş zammı yapılması lazım. Yüzde 50’nin altında herhangi bir maaş artışının kabul edilebilmesi mümkün olmaz. Zaten yüzde 40 yaptığınızda daha açlık sınırına geliyor. İnsaf edip başımızı elimizin arasına koyup düşünmek lazım. Bu insanların çoluğu çocuğu ailesi var. Bu düzeyden, bu seviyeden bu insanları mutlaka kurtarmak lazım. Aslında yüzde 70 en azından yapmak lazım. Ama hadi diyelim bu iktidar onu yapamaz bunu biliyoruz. Bu iktidarın dahi en az yüzde 50 maaş zammını asgari ücrete yaparak asgari ücreti 4235 TL seviyesine getirmesi lazım. İş verenin yükünü de iktidarın hafifletmesi lazım."
Elektrik faturalarındaki TRT payı kaldırıldı ama neyin karşılığında?
Elektrik faturalarındaki TRT payının kaldırılmasının da bir göz boyama olduğunu ifade eden Erbakan, asıl amacı şöyle açıkladı: "TBMM’ye sunulan ve kamuoyuna sadece elektrik faturalarındaki TRT payının kaldırılması olarak lanse edilen ‘Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’ teklifi aslında “tam 18 kanunda” değişiklik getiriyor. Bu torba yasayla ülkenin ormanları, suları, limanlarının satışı veya kiralanmasına TRT payının kaldırılması görüntüsüyle yasal zemin hazırlanıyor. Elektrik faturalarındaki birkaç liralık indirime karşılık ülke olarak elimizde avucumuzda kalan milyarlarca liralık varlığının özelleştirilmesi amaçlanıyor. Torba yasanın 16’ncı maddesiyle; Türkiye Denizcilik İşletmeleri A.Ş. (TDİ) ve TCDD’ye ait bazı limanların işletme haklarının 49 yıllığına özelleştirilerek devredilmesi öngörülüyor. Bu limanlar kimlere devredilecek? BAE ile imzalanan mutabakat metinlerinden birisi LİMAN İŞLETMELERİYLE ilgili. TDİ ve TCDD’ye ait limanlar BAE’ne mi söz verildi? TORBA YASANIN 36’ncı maddesiyle; Tüzel kişiliğe sahip Türkiye Elektrik İletim A.Ş. (TEİAŞ) ‘sistem ve arz güvenliğini sağlamak üzere’ Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na devrediliyor. Böylece elektrik üretimi ve dağıtımından sonra elektrik iletiminin de özelleştirilmesine, ulusal elektrik şebekesini oluşturan elektrik hatlarının satışına yasal zemin oluşturuluyor. Torba yasa teklifinde Orman Kanunu’nun 18. Maddesi de değiştiriliyor. Bu düzenleme, orman alanlarının “birilerine” 29 yıllığına “bedavaya” kiralanmasının önünü açıyor. Limanların, iletim hatlarının, ormanların, santralların yani milletin elimizde kalan son varlıklarımızın satışının, özelleştirilmesinin, 49-29 yıllığına birilerine devredilmesinin yolunu açan bu düzenlemelerin içine gizlendiği torba yasa, halka ise ‘elektrik faturanızdan TRT payını kaldırıyoruz’ diye pazarlanıyor…"
Türkiye'ye karşı Doğu Akdeniz ve Ege'de tehlikeli oyunlar oynanıyor
Dış politikadaki, gelişmelere de değinen Erbakan, Doğu Akdeniz'de ve Ege'de ülkemize karşı son derece tehlikeli oyunların oynandığını acilen tedbir alınması gerektiği uyarısında bulundu:
"Öncelikle Ege Denizi’nde Yunan ordusu ile Amerikan ordusunun ortaklaşa bir tatbikatı yapıldı. Tatbikatta gerçek mermiler kullanıldı ve tatbikatın ismi ‘İntikam Tatbikatı’. Son derece manidar. Türkiye sınırına 40 kilometre uzaktaki Dedeağaç’a Amerika, tarihindeki en büyük yığınaklardan birisini yapıyor. Yunanistan’da çok sayıda Amerikan üssünün kurulması için adım atılıyor. Türkiye’nin yanı başında çok ciddi tedirgin edici bir tehdit durumu. Şimdi bununla kalmadı bir de geçen hafta itibariyle İsrail ile Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, ortaklaşa bir hava tatbikatı gerçekleştirdi. Hem savunma taktiklerini hem taarruza yönelik tatbikat. İsrail Hava Kuvvetleri Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Hava Kuvvetleri ortak hava tatbikatı gerçekleştirdi. İsrail Hava Kuvvetleri’ne bağlı uçaklar Güney Kıbrıs’ta konuşlandırıldı ve tatbikat 3 Aralık’a kadar sürecek. İsrail ordusu aynen İngiltere gibi Güney Kıbrıs’ta askeri üs kurma isteğini açıkça ifade ediyor. Önümüzdeki aylarda böyle bir askeri üssün kurulması da söz konusu olabilir. Önümüzdeki aylarda İsrail ordusu ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ordusunun ortaklaşa bir kara tatbikatı yapacağı da ilan edildi. Dolayısıyla bu gelişmeler Allah muhafaza buyursun merhum Erbakan hocamızın 90’lı yıllardan itibaren ifade edip dikkat çektiği dış güçlerin asıl hedefinin Türkiye olduğu sözlerini uyarılarını bize hatırlatıyor. Allah fırsat vermesin. Önce Irak, arkasından Suriye, arkasından İran ve Türkiye. Asıl hedefin Türkiye’nin belini kırmak olduğunu 80’lerden 90’lardan itibaren açık bir şekilde ifade etmişti. İlgili makamlarımızın bu çok ciddi gelişmeleri yakından takip etmesi ve alınması gereken tedbirleri alması gereklidir."
Açıklamalar sonunda Erbakan, Ak Parti ve Ülkem Partisi'nden Yeniden Refah'a katılan yaklaşık 200 kişiye parti rozeti taktı.
Kaynak: DAVAM HABER
Yorum Yazın