YUSUF KAPLAN

YUSUF KAPLAN

Mail: [email protected]

“34 yıllık hayatımda böyle bir şey görmedim!”

MTO (Medeniyet Tasavvuru Okulu), bu yıl akademik yaz kamplarıyla göz doldurdu. Yüzlerce makale ve talebe 8 kampta müthiş bir entelektüel haz yaşattılar kamplara katılan talebelerimize.

Erzincan’da başlayan, Aksaray ve Çorum’da süren kamplarımız Kocaeli’deki hukuk felsefesi ve sanat araştırmaları kamplarımızla taçlandı. Nefis sunumlar yapıldı. Sunumlarla ilgili Bursa Temsilcimiz Nuri Gür kardeşimin makalesini yarın sizlerle paylaşacağım.

Bugünkü yazımı da önceki yazımda sütunuma misafir ettiğim Azerbaycan’dan Vakur Azizov kardeşimin kısa ama çok anlamlı bir Kocaeli kampı değerlendirmesi yaptığı lezzetli bir metnine ayıracağım.

Hiç uzatmadan sizi Vuqar kardeşimin kısa, özlü ama anlamlı, lezzetli metniyle başbaşa bırakıyorum. 

***

Kamplar bitse de ruhun bitmediğini fark eden kardeşiniz olarak yazıyorum. Şu cümleyle özetlemek isterim düşüncemi: “Ben 34 yıllık hayatımda böyle bir ortamda bulunmadım.” 

Her anı, tüm zamanı içinde eriten zaman oldu bu kamplar. Bu kampta anladım ki, Medeniyet Tasavvuru Okulu, her kalbin, medenî düşüncelerini ortak tasavvurda cem eden okurlar dünyasıdır. Kamplar, bir mekân içinde toplanan kalplerin irfan havuzunun görüntüsüdür. Bu havuzdan kelime olarak fışkıran makale demetleri, âb-ı hayat suyuna ihtiyaç ruhların gıdası oldu. 

Daha ayrılmadan özlemek, özdeki sözün daha bitmediğini gösteriyor. Hep söyledim, “bu kamplar sadece bir bilgi yarışma mekanı değil, irfanî dayanışma makamıdır.” 

Öze dönüş diyoruz, eğer özlüyorsak, demek ki, özümüz de sözümüz gibi bu kampların ruhundadır. Biz burada ailecek bir şeyi farkettik: Sevgiyi... Hakikatin sevgisini. Her yüzden akan, her gözden bakan ilahî sevgiyi. 

Her makale bir hayranlık duygusu verdi, ancak bu hayranlık duygusu, hayret makamının tecellisiydi. Her kelime başka kelimelerle bir olarak, aynı musiki ritmi içinde görünmez olup, bütüncül tasavvuru ortaya koydu. 

Her birimizin eksiği, diğer kardeşlerimizin kelimeleriyle tamamlandı. Çünkü söylenen her kelimenin özü bizdedir.

Biz orada kâl dili ile değil, hal diliyle konuştuk. Kalbin aklıyla söylenen her kelam, kalpleri sükûnete götüren rüzgâr oldu. Çünkü dinleyen kulaklar değil, kalplerdi. Kalpler konuştuğunda sözler ve kelimeler susar. 

Bazen kelamlar kalplerin süsü olur. Ama kelam asıl değildi, kalem asıldır. Çünkü sözü yazan kalemdir. Kalemin sahibi ise bütün alemlerin tek sahibi olan Rabbul Alemindir. 

Bu kamplarda bu şuur ve farkındalığı hissettik iliklerimize kadar...

Allah (cc) her birinizden razı olsun.

Selametle kalın.

Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar