Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan son günlerde yüselişe geçen döviz kuru hakkında açıklamalarda bulundu. Erbakan yaptığı açıklamada: "Dolardaki her 1 TL’lik artış dış borcumuzu tam 450 milyar lira artırıyor" dedi.
Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan döviz kurlarının yukarı doğru ilerlemesi hakkında bir açıklama yaptı. Erbakan yaptığı açılamada;
"milyar dolarlık dış borcumuz ve döviz kuruna endeksli yap-işlet-devret anlaşmaları hesaba katıldığında, sadece şu son 10 günde ülkenin, milletin üstüne 2 Trilyon liradan fazla ilave maliyet, borç artışı yüklenmiş oldu.
450 milyar dolar dış borcu olan bir ülkede döviz artarsa artsın bize ne denilebilir mi ? Dolardaki her 1 TL’lik artış dış borcumuzu tam 450 milyar lira artırıyor…
Dolardaki her 1 TL’lik artış 1 yıl içinde vadesi gelen ödeme yükümlülüklerimizi 250 milyar TL artırıyor" dedi.
Buna ilaveten döviz kurunun artışı, ülkemizde olduğu gibi “ithalata bağımlı bir ekonomide” doğrudan doğruya hayat pahalılığı ve enflasyon demektir diyen Erbakan, "Ülke olarak, millet olarak bu acı gerçeği yaşayarak görüyoruz" dedi.
ÜÇ HANELİ EFLASYONU YAŞAYABİLİRİZ
Erbakan; "Gerçek enflasyon %50 seviyesinde… Ve döviz kurundaki artış devam ettikçe enflasyon da artmaya devam edecek, hatta Allah vermesin böyle giderse, üç haneli enflasyonu yaşamaya başlayabiliriz" dedi.
ÇAY SİMİT HESABI
Bugün meşhur çay-simit hesabını tekrar yaparsak acı bir tabloyla karşılaşıyoruz diyen Erbakan, "5 kişilik ailenin günde 3 öğün 1’er tane simit maliyeti 52,5 TL. Yani aylık 1575 TL. Günde 3 öğün 1’er bardak çay maliyeti 30 TL. Yani aylık 900 TL. Aylık toplam 2475 TL yapıyor…
Asgari ücret eşi çalışmayan 3 çocuklu bir çalışan için 3013 TL. Çay-simit dışında kişi başına günlük “3 TL 15 kuruş harçlık” kalıyor…
Yani durum çok eleştirdikleri eski Türkiye’den pek de farklı değil" dedi.
ÜLKEMİZ GEÇMİŞLE BENZER NOKTAYA GELMİŞ OLDU
Erbakan açıklamasının devamında şöyle dedi;
“Avrupa’da raflar boş, bizde raflar dolu” dediler, evet raflar dolu ama bizde de cepler boş, cüzdanlar boş olduğu için bir faydası olmadı.
Yine yıllarca “eski Türkiye’de karneyle alışveriş yapılıyordu” dediler, şimdi son devalüasyonla marketlerde en temel gıda maddeleri kişi başına belli bir miktarı geçmeyecek şekilde kotayla satılmaya başlandı ve bir kez daha o meşhur “eski Türkiye” ile aynı noktaya gelmiş olduk.
Eğer döviz kurlarındaki astronomik artış nedeniyle üç haneli enflasyon noktasına gelirsek, yeni Türkiye eski Türkiye’den dahi beter bir noktaya gelmiş olacak, Allah göstermesin.
Yine eski Türkiye’den dahi beter bir durum da marketlerde bebek mamalarına alarm takılması, Ayçiçek yağlarının zincirle bağlanması gibi manzaralardır.
Bu tablo karşısında; “Ne olacak efendim biz de soğan ekmek yeriz” diyenlere, Türkiye de milyonlarca insan için artık soğan ekmeğin dahi satın alınamayacak noktaya geldiğini hatırlatmak gereklidir.
“2 kilo et alacağımıza yarım kilo et alırız” diyenlere de, bu ülkede milyonlarca insanın bırakın yarım kiloyu, 100 gram eti dahi satın alamayacak noktada olduğunu hatırlatmak gereklidir."
BETON ÇİMENTO EKONOMİSİ
Bütün bu manzara; Yıllardır söylediğimiz gibi “Borç ve Faiz” ekonomisinin acı sonucudur, “Beton-Çimento” ekonomisinin acı sonucudur, diyen Erbekan;
"Sıcak paraya, borca, krediye dayalı, SWAP anlaşmalarıyla döviz açığını kapatmaya, günü kurtarmaya yönelik, üretmeden tüketmeye yönelik ekonomi uygulamalarının acı sonucudur.
19 senede sanayi üretiminin milli gelir içindeki payının %24’den %40’a çıkacağı yerde, tam tersine %20’ye düşmesinin, tarımsal üretimin milli gelir içindeki payının %12’den %20’ye, 30’a çıkacağı yerde, %6’ya düşmesinin sonucudur" ifadelerini kullandı.
Yorum Yazın