2013 yılından bu yana Türkiye'ye karşı her alanda düşmanca tavırlar sergileyen ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'a karşı siyasi bir politika yürüten Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile ilişkilerin yeniden normalleşmesi sıcak gündemin tepesinde.
BAE ve Türkiye arasında üst düzey görüşmelerin ardından ekonomik ve siyasi anlamda yeni işbirlikleri için yeni kapılar açıldı. BAE ile yakınlaşmanın bir başka öneminin de Mısır ile sıcak ilişkiler kurma olduğunu söyleyen Kanal 7 Ankara Temsilcisi ve Yenişafak Yazarı Mehmet Acet, BAE ile buzların eriyip erimediğini ve normalleşme adımlarının perde arkasında neler yaşandığını köşe yazısında şu şekilde aktardı:
18 Ağustos’ta Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Birleşik Arap Emirlikleri Ulusal Güvenlik Danışmanı Tahnoun bin Zayed’i kabul etmesi ve bu ziyaretin kamuoyuna duyurulması, iki ülke arasında buzlar eriyor mu sorularını beraberinde getirdi.
Bu görüşmenin arkasından daha büyük bir sürpriz geldi ve Erdoğan, 31 Ağustos’ta bu defa BAE’nin bir numaralı ismi Muhammed bin Zayed ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi.
2013 yılındaki Gezi olaylarından bu yana Türkiye’de Erdoğan hükümetini devirme amacı taşıyan ‘bel altı’ vuruşların hemen hepsinde rolü olan, darbe girişimlerini fonlayan Abu Dabi yönetimi ile yürütülen bu girişimin nedenleri ve arka planı doğal olarak merak konusu oldu.
Erdoğan, 18 Ağustos’ta aynı zamanda Muhammed bin Zayed’in kardeşi olan Tahnoun bin Zayed’le yaptığı görüşmenin üzerinden sadece birkaç saat geçtikten sonra katıldığı televizyon programında (Kanal 7/Ülke tv/Tv Net/24 Tv ortak yayını) bu sürpriz gelişmenin mahiyetini özetleyen şöyle bir açıklama yapmıştı:
“Devletler arasında bu tür gidiş gelişler, iniş çıkışlar olabilir ve olmuştur da. Burada da benzer bazı durumlar oldu. Şu an itibarıyla yaklaşık birkaç aydır bizim istihbarat örgütümüz başta olmak üzere Abu Dabi yönetimiyle bazı görüşmeler yaparak bu görüşmelerle belli bir yere gelmiş bulunuyoruz.”
“GÖRÜŞÜLDÜ, KARŞILIKLI KONUŞULDU, BİR ANLAŞMAYA VARILDI”
Bu görüşmeler, bu beyanatlar, Ankara ile Abu Dabi’deki yönetimlerin eski defterleri kapatarak ilişkilerde yeni bir sayfa açma yönünde yeni bir irade ile hareket ettiklerini gösteriyor.
Peki, bu iş bu noktaya nasıl geldi?
Perde arkasında neler oldubitti?
Bu kadar yaşanmışlığın üzerine, ilişkileri normalleştirmenin güçlü bir zemini var mı?
Edindiğim izlenimlere göre, bu noktaya gelinceye kadar, Erdoğan’ın yukarıda aktardığım açıklamasında olduğu gibi, istihbarat birimleri üzerinden ciddi müzakereler yürütülmüş.
Sonuçları yeni açıklanmış olsa da, uzun süredir, arka kapı diplomasisi devam ediyormuş.
Kulak verdiğimiz çevrelerden şöyle şeyler işittim:
“Önceden çalışıldı, görüşüldü, karşılıklı konuşuldu ve bir anlaşmaya varıldı.”
Peki, nasıl bir anlaşma bu?
Öğrendiğime göre, şöyle bir yöntem izlenmiş.
Önce zorlu konular yerine asgari müşterekte anlaşılabilecek noktalar öne çıkarılmış. Hangi konularda nasıl bir yol haritasının belirlenebileceği görüşülmüş. Sırasıyla, kazan kazan ilkesi ile hareket edilmiş. Zorlu konuların yeni bir sayfa açmak için engel çıkarmaması yönünde karşılıklı bir irade ortaya çıkmış.
İşe ekonomi, ticaret ve yatırım ile başlangıç yapmanın nedeni de bu olsa gerek.
Yani, netameli alanlara girmeden önce, herkese fayda getirecek bir yerden işe başlamak.
“MISIR’LA İLİŞKİLERİN NORMALLEŞMESİNE OLUMLU YÖNDE KATKI SAĞLAR”
Yakından takip edenlerin bildiği üzere Ankara, 2020’nin son aylarından itibaren, dış politikada hem Batı’ya, hem de Ortadoğu ve Körfez’e dönük barışçıl açılımlar yapıyor.
Bu açılımları hem taşıması güçleşen bir takım krizleri aşma çabası, hem de Libya ve Karabağ’dakiler başta olmak üzere dış politikada elde edilen kazanımları koruma/garanti altına alma arzusuyla örtüştürmek mümkün.
ABD’de yapılan seçimlerde Trump’ın yerine Joe Biden’ın iş başına gelmesini de bu süreçten bağımsız düşünmek yanlış olur.
Ama bu durum sadece Türkiye için değil, bu örnekte olduğu gibi Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkeler için de geçerli.
Biden yönetiminin iş başına gelir gelmez aldığı kararlardan biri, Birleşik Arap Emirlikleri’ni F-35 programından çıkarmak oldu.
Biden, Yemen konusunda da net bir karşı tutum alarak BAE ve Suudi Arabistan’a silah satışını geçici olarak durdurma kararı aldı.
Biden yönetiminin bu bakış açısının Abu Dabi yönetimini silkelememiş olması düşünülemez.
Türkiye ile mücadele yerine işbirliğine yönelme kararı almalarının bir gerekçesi de bu olabilir.
Ankara ile Abu Dabi arasında sağlanan bu yakınlaşmanın, Ankara ile Kahire arasında bir süre önce başlayan ilişkileri normalleştirme çabalarına da olumlu yönde katkı sağlaması bekleniyor.
Niçin?
Çünkü Kahire’deki mevcut yönetim üzerinde BAE’nin ciddi bir nüfuzu var.
Birkaç gün önce Dışişleri Bakanlığı, Türkiye ile Mısır arasında ikinci tur görüşmelerin 7-8 Eylül’de Ankara’da yapılacağını duyurdu.
Birleşik Arap Emirlikleri ile normalleşme yönünde atılan adımların hemen akabinde böyle bir duyurunun gelmesi, zamanlama bakımından yeterince dikkat çekici değil mi?
Sordum, “Bu gelişmeler Türkiye ile Mısır arasındaki normalleşme arayışlarına da olumlu yönde katkı verecek o zaman öyle mi” diye.
Sorduğum soruya, “Evet” cevabını aldım.
Kaynak:Haber7
Yorum Yazın