Yeniden Refah Partisi Gebze İlçe Teşkilatının düzenlediği Pandemi döneminde beden ve ruh sağlığımız konulu programda Moderatörlüğünü Yaşar Birgül’ün yaptığı toplantıya Prof.Dr.Serhat Fındık (Göğüs Hast.ve Alerji Uzm.) ve Yeniden Refah Partisi MKYK üyesi Uzm.Klinik Psikolog Mikdat Ertem katıldı
Yeniden Refah Partisi Gebze İlçe Teşkilatının düzenlediği Pandemi döneminde beden ve ruh sağlığımız konulu programda çeşitli STK, sendika ve siyasî parti temsilcileri de hazır bulundu.İlçe Başkanı Engin Kılıç’ın selamlama konuşmasının ardından Prof.Dr. Serhat Fındık söz aldı, Kocaeli doğumlu olduğunu söyleyerek hemşerileriyle buluşmuş olmaktan dolayı mutluluğunu dile getirerek söze başladı.
"En az 6 yı faz çalışması yapımalıydı"
Salgın sürecini ‘Yanlışlıklar Komedyası’ olarak tarif eden Prof. Fındık; Dünya Sağlık Örgütü’nün başındaki kişinin bir hekim olmadığını ve bir biyolog olduğunu, PCR testiyle hastalık teşhisinin konulamayacağını ki zaten güvenilir bir test olmadığını, kovitin bir laboratuvar virüsü olduğunu, aşıların ruhsatlı sıvılar olmadığını ve dayatılanların ancak aşı adayı olabileceğini anlattı.
Çocukların süper taşıyıcı ilân edilmesiyle dede ve ninelerin evlat sevgisinden yoksun bırakılarak, diğer insanların da korkutularak hasta edildiğini ifade eden Serhat Fındık, herkese aynı tedavinin verilemeyeceğini, hastanın veya yakınlarının onayı alınmaksızın entübe işlemi uygulanamayacağını vurguladı.
Bir hekim aşı karşıtı olamaz; ortada aşı yok. En az 6 yıl çalışma yapılmalıydı. Aşı karşıtı olan yok ama insanlık karşıtı var.” diyen Prof. Fındık favimol/favipiravir yüzünden çok insan kaybedildiğini ve Türkiye’yle birlikte ancak 3 ülkede kullanıldığını söyledi.
"Aşı değil aşı adayı"
Sık sık alkış alan konuşması sırasında Prof. Fındık elindeki dosyalardan kaynaklar paylaştı. Sunumlar sonrasında soru-cevap faslına geçildi.
Aşıların Faz 3 çalışmalarının tamamlanmadığını belirten ve "aşı adayı" ifadesini kullanan Prof. Dr. Serhat Fındık, "Anlatılmayan noktalar var. Bizim vücudumuzda RNA'lar vardır. Esas bizim yapıtaşımız DNA'lardır. En önemli bölgedir. Yüce Allah'ın yarattığı her insanda birbirinden farklı olduğu yapıtaşlarıdır. Her insanda farklıdır, hiçbiri birbirisinin aynısı değildir. Dolayısıyla burada her türlü gen var. Miktad bey de bilir, tümör supresör genler var, yani kanser engelleyici genler var. İşte çeşitli hastalıklarla ilgili, alerjiyle ilgili, pek çok genler var. Her şeyimiz, yazılımımız orada aslında bizim. Herkeste de farklıdır. Söylemedikleri şey şu aslında, mRNA bizim vücudumuzda da var. Yani mRNA, DNA'nın bulunduğu bölgeye giren tek RNA'dır. Bunun dışında tRNA, ribozomal RNA vardır. Bunların hiçbiri, DNA'nın olduğu bölgeye giremez. İşte burada, bilerek ya da bilmeyerek bir kandırmaca yapıyorlar. Bu zaten, DNA'nın bulunduğu yere giremez, dolayısıyla da bizim genlerimizi etkileyemez. Biraz önce Miktad Hoca'nın dediği gibi, aslında kendi sitelerine baktığınız zaman, bu gen terapisi, gen tedavisi olarak geçiyor. Gen tedavisi olarak belirtilen bir aşı adayının nasıl genlere hücum etmediğini düşünebilirsiniz ki. Zaten baktığınız zaman hedef o. Bir diğer şey ne savunma sistemi çöküyor." dedi.
"Entrika seziyorum"
Bunun altında bir entrika mı seziyorsunuz?" cevap veren Prof. Fındık, "Tabiki entrika seziyorum" cevabını verdi.
Prof. Dr. Serhat Fındık: Hiçbir hastama aşıyı tavsiye etmedim Olmak isteyenede olma demedim.
Hiçbir hastama aşıyı tavsiye etmedim, ama araştırdım olmak istiyorum derse de karışamam" diyen Prof. Dr. Fındık, "Bırakın aşıyı, hasta bana dokunmanızı istemiyorum dediği zaman biz hastaya dokunamam bile. Siz tedaviyi ve aşıyı tavsiye edersiniz, dayatamazsınız. İki taraf diye insanları ayırmak bana çok yanlış geliyor. Hepimiz dünyanın en güzel ülkesindeyiz. İsteyen olabilir, devletimiz imkânları sunuyor. İsteyen olabilir. 'Bir Faz 3'ü tamamlasın, ruhsatı alsın, yan tesirlerini bir görelim, ondan sonra biz de düşünüz.' diyebilir. " şeklinde konuştu.Prof.Dr.Serhat Fındık’ın ardından söz alan Uzm.Klinik Psikolog Mikdat Ertem; Ülkemizde uzun zamandır devam edegelen terör, ekonomik problemler, toplumsal yozlaşmaya sebep olan Lanzarote Sözleşmesi, Cedaw Sözleşmesi, İstanbul Sözleşmesi, 5.kol faaliyetleri ve nihayet Pandemi halkımız ve toplumumuz üzerinde maddi manevi önemli oranda olumsuz yıkıcı sonuçlar doğurmuştur.
"Sinsi ve sistematik bir savaş yürütülüyor"
Ekranlardan sürekli olarak verilen hastalık haberleri, dehşetli ölüm haberleri, cinayet ve gasp haberleri, aldatmalar, etik ve ahlâktan yoksun sabah programları, 3.cins farklı eğilimlerin gündeme getirildiği sözde eğlence ve yemek programları, medya ve sosyal medyada birçok oyun, dizi ve eğlence adı altında yapılan manipülasyonların tümü, insanımıza özellikle de gençliğimiz ve kadınımıza yönelik yürütülen sinsi ve sistematik kirli bir savaşın iz düşümleridir.
Günümüzde uzun süredir Korku, Kaygı ve Öfke altında yaşayan toplumumuz başta Depresyon olmak üzere, Kronik Stres ve Anksiyete ( Kaygı Bozukluğu ) gibi pek çok psikiyatrik hastalıklar yaşamaktadır. Tüm bunlara ekonomik problemler ve yetersiz beslenme de eklenince halkımız özellikle son senelerde Kanser, Kalp Krizi ve Dolaşım Sistemi Bozuklukları başta olmak üzere pek çok kronik hastalıkla da mücadele etmek durumunda kalmıştır.
Mevcut durum ve bu veriler asla tesadüfi olarak ortaya çıkan sonuçlar olmamıştır. Zira günümüzde savaşlar meydanlarda değil, zihinlerde ve bilâkis insan bedeninin içerisinde ( Psikoterör ve Biyolojik Savaş ) olarak kurgulanıp yönetilmektedir.
Dolayısıyla ülkemizde ortaya çıkan bu yıkıcı sonuçlara yönelik, terörle mücadeleye verilen önemden çok daha fazla önem verilmeli ve gereken önleyici müdahaleler ivedilikle bir an önce yapılmalıdır.
Zira sürekli Kaygı, Korku ve Öfke altında yaşatılan toplumlarda 5 önemli yıkıcı sonuç ortaya çıkar.
1 - Toplum uzun vadede Hastalanır, her türlü hastalık artar.
2 - Suç ve suçlu artar
3 - Aile İçi iletişim bozulur, çatışmalar artar Boşanmalar çoğalır.
4 - Alkol ve Madde bağımlılığı artar, buna bağlı olarak Fuhuş patlar.
5 - Üretim düşer, işsizlik çoğalır.
Şimdi bu olası sonuçları ülkemiz somut verilerinde bir kaç örnekle incelemeye çalışalım.
* DSÖ ve TUIK 2019 verilerine göre ( Panda miden önce ) ülkemizde sadece bir yıl içerisinde hastanelere yapılan hasta başvuru sayısı 1 milyar kişi olmuştur. Bu süre zarfında bu hastalara yazılan ilâç kutu adedi 2 milyar 370 milyon kutu olarak gerçekleşmiştir. Bu ilaçların ortalama 60 milyon kutusu ise Antidepresan gurubu psikiyatrik ilâçlardan oluşmaktadır.
Saatlerce büyük ilgiyle dinlenen program sonunda günün anısına Prof.Dr.Serhat Fındık’a plaketini İlçe Başkanı Engin Kılıç Uzm.Klinik Psikolog Mikdat Ertem plaketini ise Çayırova İlçe Başkanı Yaşar Kaygusuz ve Darıca İlçe Başkanı Ali Taştan takdim etti. Toplantı bitiminde de uzun süreli sohbet ve günün anısına özel toplu resimler çektirildi.
Yorum Yazın