Her seçim önemlidir ve kritiktir. Nihayetinde eğitimde, sağlıkta, tarımda, güvenlikte, dış politikada… ülkenin ve milletin geleceğine yön verecek karar alıcıları seçeceğiz. Türkiye’deki seçimler sadece içeride bir hükümet belirleme seçimi değil, dünyada da merakla beklenen, yankı uyandıran seçimler haline geldi. Dünya basını, Türkiye’deki seçimleri 2023’ün ana olayları arasında değerlendiriyor.
Türkiye, zaman zaman darbeler nedeniyle sorunlar yaşasa da sandık kültürü çok güçlü olan bir ülkedir. 1960 darbesinin ardından oluşturulan rejim, vesayetin elini güçlendirse de halk, seçimlerle sürekli vesayetin alanını daralttı.
Alanı daralan vesayetçiler darbe yaparak tekrar hâkimiyeti ele geçirdi. 27 Mayıs rejimi çok yetkili, ama sıfır sorumlu bir Cumhurbaşkanlığı sistemi kurdu. Her Cumhurbaşkanlığı seçiminde kriz çıkararak, apoletli cumhurbaşkanı seçtirdi.
1960 darbesiyle Çankaya Köşkü’nü ele geçiren vesayetçiler, 1989 yılında Turgut Özal’ın Celal Bayar’dan sonra ikinci sivil cumhurbaşkanı seçilişine kadar hükümlerini sürdürdüler. Özal ile birlikte Çankaya Köşkü tekrar milletin mekânı oldu.
PARLAMENTER SİSTEM DEĞİL DERTLERİ 27 MAYIS REJİMİ!
Özal’ın ömrü 7 yıllık Cumhurbaşkanlığı süresini doldurmaya yetmedi. Ölümüyle ilgili hâlâ tartışmalar devam ediyor. Özal’ın ardından Çankaya Köşkü iki apoletsiz vesayetçi cumhurbaşkanının ikametgâhı oldu. 90’lı yıllar demokrasi, insan hakları, ifade özgürlüğü, inanç özgürlüğü açısından en berbat, faili meçhuller, suikastlar, çeteleşme açısından da en karanlık yıllardı.
Geçmişe atıf yapmamın nedenine gelince, bugün yaşadıklarımızı daha iyi anlamamız için yakın geçmişi şöyle bir gözümüzün önünden geçirmemiz gerektiğini düşünüyorum. Yuvarlak masa etrafında toplananlar, Parlamenter Sistem’i geri getirmek için bir araya geldiklerini söylüyor.
Peki, ne oldu da Parlamenter Sistem’den Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçildi? 2007 yılında, 27 Mayıs rejimini sürdürmek isteyen CHP, parlamentoya Cumhurbaşkanı seçtirtmediği için, Anayasa değişikliği şart oldu. Ya Anayasa değişecekti ya da darbe olacaktı. Nitekim 27 Nisan e-muhtırasıyla darbe yapma niyeti ortaya koyulmuştu.
2007 yılında cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi kararı aslında fiilen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ydi. Bugün güçlendirilmiş parlamento edebiyatı yapanların, Meclis’e cumhurbaşkanını seçtirmeyen ikiyüzlüler olduğunu unutmamamız gerekir. Dolayısıyla Parlamenter Sistem diye bir dertleri yok, tek dertleri 27 Mayıs rejimi.
VESAYETÇİLER TARİHİN ÇÖPLÜĞÜNE GÖNDERİLDİ
Bugün ise bir başka ikiyüzlülükle karşı karşıyayız. 2007 yılında yapılan Anayasa değişikliği, 2017 yılındaki Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni içeren değişikliği kaçınılmaz kılıyordu. Ve nitekim gerekli değişiklik yapılarak, 27 Mayıs rejimi, vesayetçileriyle birlikte tarihin çöplüğüne gönderildi.
2017 Anayasa değişikliğine karşı çıkan, sözde milliyetçi-muhafazakârlar, “Bu kadar geniş yetkilere sahip bir Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde kazayla Kemal Kılıçdaroğlu gibi biri seçilirse, bütün kazanımlarımız gider, perişan oluruz” diyorlardı.
Anayasa değişikliği Meclis’te kabul edilip referandum aşamasına gelince de aynı propaganda devam etti. “Tayyip Erdoğan fani, her zaman o başımızda olmayacak. Bu Anayasa değişikliği kabul edilirse ve bir gün Kılıçdaroğlu seçilirse korkunç olur” diyerek, referandum aleyhine çalışanlar, bugün bir araya gelmiş Kemal Kılıçdaroğlu’nu cumhurbaşkanı seçtirmeye çalışıyor.
İYİ Parti Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu’nun dediği gibi Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem diye yola çıkanlar, “güçlendirilmiş, iyileştirilmiş Kemal Kılıçdaroğlu” modeline evrildiler. Dün Kılıçdaroğlu’nu öcü gösterenler, bugün onu ‘kurtarıcı’ ilân edip baş tacı ediyorlar.
Facebook Yorum
Yorum Yazın