Gazeteci, Yazar, Halis Özdemir, daha önce 28 Şubat post modern darbesi ile ilgili olarak bundan önce 28 Şubatın seneyi devriyelerinde siyasi sonuçları ve gelişmeleri şahitlikleri ile birlikte yazmıştı.
Bu defa "28 Şubat ve Eğitimin Hazin Hikayesi" başlıklı köşe yazısında 28 Şubat mağdurları ve 28 Şubat'ın insanlar üzerinde baskı ve zulüm aracı olarak nasıl kullanıldığına dikkat çekiyor!..
İşte O köşe yazısının tamamı!..
28 Şubat ve Eğitimin Hazin Hikayesi
28 Şubat post modern darbesi ile ilgili olarak bundan önce 28 Şubatın seneyi devriyelerinde siyasi sonuçları ve gelişmeleri şahitliklerimle birlikte yazmıştım.
Bu defa 28 Şubat mağdurları ve 28 Şubat'ın insanlar üzerinde baskı ve zulüm aracı olarak kullanılmasını anlatmak istiyorum.
Hüseyin Kıvrıkoğlu Paşa 28 Şubat'ın bin yıl süreceğini iddia etmişti. Sürmesini istedikleri sürdürecekleri neydi, ne oldu. Bu gün aynı paşa dönemin Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş gibi yaptıklarından pişman olmuşlar mı acaba?
Başka bir ifade ile on binlerce gencin başörtüsü engeli ile üniversitelerden atılmalarını üniversite okumalarına mani olmalarına devlet memurlarının başörtüsü gerekçesi ile işlerine son verilmesine sebep olduk binlerce insana hayatı zindan ettik binlerce on binlerce insanın işine aşına geleceğine ipotek koyduk hayatlarını değiştirdik. Başörtülü kız öğrencileri okul önlerinde ağlatıp gözyaşlarına boğduk, ailelerini joplattık kimisini mahkeme kapılarında süründürdük, Kur'an kurslarını kapattık, çocukların dini bilgiler ve Kur'an öğrenmelerine mani olduk bunu ne için kimin adına yaptık sonuç ne oldu diye düşünüyor ve pişmanlık duyuyorlar mı? Merak ediyorum.
Sadece öğrenciler değil onlarca akademisyenin öğretmenin işlerine son verildi. Başörtülü öğrencilerin imkan bulanları yurt dışında öğrenimlerini sürdürmeye çalıştılar. Öğrencilerden çoğu maalesef öğrenimini yarıda bırakmak zorunda kaldı.
8 yıllık kesintisiz eğitim modeli ile İmam Hatip Okullarının önünü kesiyoruz, Kuran kurslarının önünü kesiyoruz derken çocuklarınızın kabiliyetlerine göre meslek edinmelerinin önüne geçmek istemişler daha sonra maalesef kesintisiz eğitim 12 yıla çıkarılmakla iş tamamen perçinlenmiş olmuştur. Meslek liselerinin katsayı engeli ile önü kesilmiş, sonuçta mesleksiz yüz binlerce gencin hayata atılması ile sonuçlanmıştır.
28 Şubat'ın üzerinden 22 yıl geçmiş olmasına rağmen uğradıkları haksızlıklar giderilmiş mi? Devleti yönetenlere kırgınlıkları var mı ve daha da önemlisi hayatlarında ne gibi değişiklikler olmuş?
28 Şubat mağduru olmuş görüştüğüm hanımefendilerin kırgınlıkları ve üzgünlükleri daha dün gibi tazeliğini korumaktadır. Üniversite eğitimlerini tamamlayıp tamalayamadıklarını sorduğumda derin bir iç çekiyorlar. Maalesef bu gün ülkemizde başörtüsü mağduriyetinin başrol oyuncuları sütten çıkmış ak kaşık gibi pişkin pişkin topu taca atmakta ve insan haklarına, inanç hürriyetine güya saygılı en demokrat rolüne soyunmaktalar! İşin bir başka garip yanı ise dünün başörtüsü mağduru hanımefendilerin çocukları kendilerine bu mağduriyetleri yaşatanları unutmuş görünmekteler!
Maalesef 28 Şubat mağdurlarının mağduriyetleri hayatlarındaki kırılmalar başta üniversite eğitimi yarıda kalan binlerce hanımefendinin yaşadıklarının telefisi yoktur.
Bir başka toplumsal yanı ise;
28 Şubat sonrası kurulan hükümetler döneminde Erbakan'ın devletin soyulmasının önüne geçen havuz sistemini kaldırlar. Erbakan denk bütçe yapmış, bir dolar dışardan borç almadan fabrikaları tekrar üretime sokmuş, kalkınmayı başlatmış emekli ve çalışana verdiği yüzde üç yüz ila yüzde yüz zamları ve bugün emekli ve çalışanların yıllık aldıkları zamları her ay enflasyon hesaplaması ile aldıkları bu uygulamanın "eşel mobil" sistemi olduğunu ve bu sistemin halkçı Ecevit tarafından kaldırıldığını, evlerinde tencere tava çalan sol görüşlü emekli seçmenler biliyor mu acaba? Çiftçilerin ürünlerinin para ettiği Türkiye'nin tarım alanında da kendi kendine yeterli hale geldiği ender zamanlardandı.
Nasıl oldu da Türkiye'nin kalkınmasını durdurduk, bankaların batırılmasına varan krizlere sebep olduk bunun vebalini nasıl öderiz diyorlar mı acaba? Bankalar battı. Ecevit dışardan kurtarıcı olarak Kemal Derviş’i getirdi. Kemal Derviş yabancıların alacaklarını garanti altına alıp yuvasına geri döndü. Bizler Türk askeri olarak adaletin en üst temsilcileri olarak nasıl bir oyunun operasyonun aleti olduk diye hayıflanıyorlar mıdır? Yoksa topu taca atıp kendilerini psikolojik olarak aklamayı mı tercih ediyorlar.
Nasıl düşünürlerse düşünsünler 28 Şubat'ta rol aldığı ortaya çıkan sendikalar ve ABD elçiliğinden ve birtakım yabancı vakıflardan paralar aldıklarını itiraf eden 28 Şubat'ta rol alan basın mensupları, figuranlık yapan acayip kıyafetlerle Ankara'ya münibüslerle gelen bir avuç zavallı Fadime Şahin gibileri geriye dönüp biz nasıl bir oyunun içinde bulunduk ve Türkiye'ye ihanetin içinde yer aldık! Diyorlar mı acaba?
28 Şubat'ı yapanlar da dahil millet olarak olanlardan ders çıkarmalı, Türkiye'nin önünü kesen operasyonların aleti olmamalı, o günün bazı sendikacıları, hukukçuları, gazetecileri ve evinde tencere tava çalıp ışık yakıp söndüren vatandaşlar gibi eylemlerle oynanan oyunların figüranı olunmamasını dileriz.
Anti demokratik yolları mübah görerek ülke yönetimini dizayn etmeye kalkmanın kimseye faydasının olmadığı tecrübelerle sabittir. Ülkemizi karıştırmak huzuru bozmak isteyen dahili ve harici unsurlara fırsat vermemeliyiz.
Başka Türkiye yok! Milli birlik ve beraberliğimizi korumalı olaylar karşısında milli şuurla hareket etmeliyiz.
Kalın sağlıcakla
Vesselam
Facebook Yorum
Yorum Yazın