Bu aralar çok konuşulan bir şey “Almanya bizi kıskanıyor” söylemi. İktidar yanlıları ülkemizde yaşanan güzelliklerden bahsedip bu sözleri kullanırken muhalefet edenlerde her olumsuzlukta “Almanya bizi kıskanıyor!” diyerek iktidara gönderme yapıyor.
Birde Almanya’daki asgari ücret ile Türkiye’deki asgari ücret karşılaştırılarak alım gücü kıyaslamasına gidiliyor. Türkiye’nin Almanya ile kıyaslanması bana göre çok mantıksız. Kıyas eş güçler arasında olur. Yunanistan’la ya da Ermenistan’la Türkiye’yi nasıl kıyaslayamazsak Almanya ile Türkiye’yi de kıyaslayamayız. Kusura bakmayın ama gerçeklere gözlerimizi kapatamayız.
Nuri Demirağ’ın uçak fabrikası iflas ettirilmese, Nuri Killigil’in silah fabrikası faili meçhul bir patlamayla yok edilmese ve Devrim Otomobilleri seri üretime geçilse belki bugün Almanya’nın yaptığı üretimin % 25’ini yapıyor olabilirdik. Allah aşkına koskoca Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin toplam ihracatı Almanya’da bir otomobil firmasının ihracatı kadar ancak olabiliyorken bu iki ülkeyi kıyaslamak ne kadar doğru ki?
Kaldı ki ihracatımızın çoğu da ithalata dayalı ihracat değil mi? Yani ihracatımızın tamamı hammaddesiyle bize ait değil. Türkiye yarı mamul ithal edip monte edip ihraç ediyor. Almanya bundan 100 yıl önce dünyanın en çok üretim yapan ülkelerinin başında geliyordu. Yani Almanya bugünkü Almanya olabilmek için kaç yüz yıldır çalışıyor?
Bugünkü Almanya ile ülkemizi kıyaslamadan önce Almanya’nın dününe bir bakalım. Birinci Dünya Savaşı arifesinde Birleşmiş Alman İmparatorluğu, Avrupa’nın en güçlü sanayi ülkesiydi. Almanya; demir, çelik, elektrik, makine ve kimya gibi alanlarda en geniş ve modern sanayilere sahipti. Kömür üretiminde İngiltere’nin hemen ardından geliyordu. Cam, optik araçlar, çeşitli madenler, dokuma ve diğer pek çok mamul malların en önde gelen üreticisi durumundaydı. Yaygın bir demir yolu şebekesine ve yüksek bir şehirleşme oranına sahipti. 100 yıl önce biz ne üretiyorduk?
Ama sizi fazla üzmeyeyim Almanya’nın bizi kıskandığı yerler de var. Mesela Almanya bir otomobil üretiyor hammadde, işçilik, vergi v.s. toplam 30 bin Euro ya bize satıyor. Biz üzerine 60 bin Euro koyup vatandaşımıza satıyoruz. Mizah amaçlı yapılan bir paylaşımda Merkel’e atfederek bir söz söyletmişler. Türkiye için “Biz üretiyoruz adamlar hiçbir şeye elini sürmeden bizim 3 mislimiz para kazanıyor” diye. Durum böyleyken Almanya bizi kıskanıyor olabilir.
Yine yapılan bir araştırmaya göre Almanya’da bir vatandaş bir telefon eskitene kadar biz üç telefon eskitiyormuşuz. Almanların yaşadığı evlere ve kullandığı mobilyalara bakıldığında bizi kıskanmamaları mümkün mü? Almanlar 100 yıllık 30-40 metre kare evlerde 60-70 yıllık eşyaları kullanarak hayatlarını sürdürüyorlar. Bizlere 200 metre kare evler yetmiyor. 10 yılı geçmiş mobilya çok az insanın evinde var. Almanlar bizi kıskanmayacakta kimi kıskanacak?
Evet son iki paragraf ironi içermektedir. Ve fakat gerçekler bunlar ve bu gerçekler bizi acıtmıyorsa söyleyecek söz yok ama bilin ki üretmeden çalışmadan olmuyor. Almanlarda yan gelip yatarak zengin olmadılar. Bu düzeni kurmak için çok çalıştılar. Almanlarla Türklerin gelir durumundan ve alım gücünden kıyaslayacağımıza iş ahlakından ve çalışma disiplininden kıyaslayalım bakalım neyle karşılaşacağız?
Adamlar İkinci Dünya Savaşında yerle bir olmuş Almanya’yı yeniden diriltmek için nasıl çalışmışlar bir inceleyin. Biz sanki karpuzmuşuz gibi yatarak büyüme hayali kuruyoruz. Öyle bir dünya yok ve bundan sonra da olmayacak. Herkes çalışıp artı değer üretmek zorunda. Ve fakat bakıyoruz kimse işinden ve durumundan memnun değil.
Başkasının parasını harcamak kolay ama bunun birde geri ödemesi var. Bugün Türkiye Cumhuriyeti Devleti bunun sıkıntılarını çekiyor. Dün de Osmanlı bu sebeplerden batmıştı. Gelecekte hepimizi çok zor günler bekliyor. Herkes işine gücüne sahip çıksın kazanmadığı parayı harcarken iki kere düşünsün. Üretmeden tüketmenin sonu hüsrandır. Biz Cihan İmparatorluğunu bu yüzden kaybetmedik mi?
Baştan beri matematiği anlamadığımız ortada. Refah ve huzur yalnızca çalışanın hakkıdır.