Dijital bir çağın tam orta yerinde debelenip duruyoruz. Çağ değil bu; devâsâ bir ağ: Bütün duyarlıklarımızı, inançlarımızı, sâbitelerimizi yerle bir etmekle tehdit eden bir yok oluş mevsimi. Güle oynaya yok olanların iklimi. Hız, haz ve ayartının kölesi olanların trajikomik hâlleri.
Türkiye, maddî olarak (özellikle savunma sanayisinde) büyük atılımlara imza atıyor. Altyapıda da keza aynı şekilde. Ama manevî olarak yok oluşun eşiğine sürükleniyor…
Manevî olarak yok oluş’tan kastettiğim değerlerimizin yerle bir olması, entelektüel melekelerimizin buharlaşması, şehirlerimizin kimliksiz, ruhsuz, kişiliksiz ve geleceksiz, hiç bir umut vadetmeyen beton yığınlarına dönüşmesi; fikir, sanat, kültür, medya ve eğitim hayatımızın tam anlamıyla metamorfoz geçirmesi, mankurtlaştırıcı yıkımlar yapması, ülkemizin fiîlî olmasa bile zihnî Endülüs’ünü yaşamaya sürüklenmesi…
Köklerimizin kurumaya yüz tutması…
MTO: UMUDUN ADI
Bütün bunlara rağmen Türkiye, umudun ülkesi ve adı yine de.
Bu yaşadıklarımız, çok ürpertici olsa da, bu yaşadıklarımızı gören, tersine çevirme mücadelesi veren, ülkemizin yeniden medeniyet dinamikleriyle ve ruhuyla buluşması için gecesini gündüz eden, hayatını sadece önümüzü açacak insanları, bu dünyada yaşayan ama bu dünyayı yaşamayan, bu dünyayı iyi tanıyarak bu dünyayı aşacak şafak yağmurları öncü kuşakları yetiştirmeye adayan insanlar var bu ülkede tek tük de olsa.
Biz de bu yürek yangınına dönüşen yok oluş serüvenine dur demek için çıktık yola.
Önce iki yıl önce MTO (Medeniyet Tasavvuru Okulu) adıyla 20 yıl önce başlattığımız çalışmayı yeniden canlandırma kararı aldık.
İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi’nde Medeniyet Araştırmaları Merkezi bünyesinde rektör hocamız Mehmet Bulut’un destekleriyle ülkemizin en güçlü akademik kadrosunu bünyemizde topladık.
Yapılanma bakımından Darulerkam’a dayanan, yaşa değil baş’a, inancın, adanmanın, emanet bilincinin kalitesine dayanan bir model geliştirdik. Akademik bakımdan ise Ashab-ı Suffe modelini eksene alarak ilim/bilme/zihin, irfan/bulma/zemin ve hikmet/olma/zaman modellerine dayanan bir eğitim felsefesini hayata geçirdik.
Yüz yüze eğitimde iki yaşını tamamladık.
Uzaktan / Online eğitimde ise bir yaşını.
16 bin talebemiz var. Şu an yeni alım sürecindeyiz. Zehir gibi yetişiyor talebelerimiz.
Daha önce de yazmıştım: Bir okul düşünün… Okula alınma şartı, Ahmet Hamdi Tanpınar, Necip Fazıl, Beidüzzaman, Cemil Meriç, Sezai Karakoç, İsmet Özel, Rasim Özdenören, Cahit Zarifoğlu, Aliya İzzetbeoviç ve Roger Garaudy kitapları okumak…
Okula alınan talebenin zihnen nasıl bir sıçrama yaşadığını siz tahayyül edin artık!
I. ANADOLU SEFERİ’MİZİ SİVAS’TAN BAŞLATTIK…
Hem ülkemizin önünü açacak bir eğitim modeli hem de ülkemizi geleceğe taşıyacak omurga bir fikir ve gençlik hareketi inşa etmek, MTO ile yapmak istediğimiz.
Hem verdiğimiz eğitimin nasıl bir sonuç verdiğini görmek hem de talebelerimizle bizzat yüz yüze tanışmak ve başlattığımız fikir ve gençlik hareketinin nasıl bir ruha, kaliteye, çapa büründüğünü bizzat müşahede ermek için Anadolu Seferleri başlatmaya karar verdik.
MTO’da benim elim, ayağım, her şeyim güzel kardeşim Burak Saygılı kardeşimle İstanbul’dan çıktık yola…
Yol boyunca ülkemizin manevī mimarları Hayreddin-i Tokadî, Abdülhakim Arvasī, Şemseddin Sivasî Hazretleri’nin kabirlerini ziyaret ettik.
İlk durağımız, I. Anadolu Seferi’ni başlattığımız ilk kalkış noktamız, Anadolu’nun kalbi Sivas oldu. Sivas MTO ekibinin güzel organizasyonu ile önce Muhsin Yazıcıoğlu Kültür Merkezi’nde unutulmaz, muazzam bir tanışma, halleşme, kardeşlik buluşması gerçekleştirdik. Ruhları kanatlandıran, pek çok bakımdan anlamlı bir başlangıç oldu.
Yola, yolculuğa çıktığımız gün, Alemlere Rahmet olarak gönderilen Peygamberimiz’in (sav) Mekke’den Medine’ye hicretini gerçekleştirdiği günmüş. Ben de yola çıktığımızda öğrendim, ne kadar sevindim bilemezsiniz. Böyle bir şeyi bilinçli olarak yapmaktan haya ederdim ama tevafukun güzelliği işte!
Ayrıca ilk toplantımızı ve sonra da konferansımızı gerçekleştirdiğimiz yerin bu ülkenin çocuklarını kurtarmak için koşturan ve hunharca şehit edilen Muhsin Yazıcıoğlu adına yapılan bir kültür merkezi olması çok manidar oldu. Bunu bilinçli yaptık. Bu konuda bize katkı veren kültür müdürü Teoman Bey kardeşime ve Ömer Faruk Akkaya Hoca’mıza teşekkür ederim.
Sivas’taki konferansımızı baştan sona dinleyen Sivas’ımızın aydınlık yüzlü valisi Salih Ayhan ile Sivas’ımızın ruhunu yansıtan az ama öz, güzel bir konuşma yapan belediye başkanımız Hilmi Bilgin Beylere yürekten teşekkür ediyorum.
En büyük teşekkürü, elbette ki, Sivas MTO ekibimiz hak ediyor. İl temsilcimiz Cihan Tavşanoğlu ve birlikte çalıştıkları Ömer Faruk Özcan kardeşimle, Gençlik / Bulma Temsilcimiz Sümeyye Bülbül ve değerli eşi Halil Bülbül kardeşime, birlikte çalıştıkları Fadime Şener kardeşimize ve Eğitim / Olma Temsilcimiz Ceyda Toker ve değerli eşi Murat Toker kardeşime, Muhammed İbicek, Selçuk Geçgel, Halim Bülbül, Neyzen Mahmud Güven Nayi Hafız, MTO asistanlarımızdan Semira Yavuz kardeşime ve katkı veren, emek veren Esra Çağıran, Züleyha Bülbül, Talha Yıldız, Mahi Nisa ve Şeyda Yıldırım kardeşlerime kalbî teşekkürler ediyorum.
Bugün ancak Sivas’ı yazabildim.
Pazar günü Birinci Anadolu Seferi’mizin Elazığ, Malatya, Kayseri ve Ankara ayaklarını yazacağım inşallah. İnanılmaz anılar ve kardeşlikler biriktirdik.
MTO, hem eğitimimize ruh, kalite ve çap kazandıracak, hem de partilerüstü, cemaalerüstü grublarüstü kuşatıcı, kucaklayıcı ama samimiyeti, istikameti ve ehliyeti esas alan duruşuyla ekmek kadar su kadar ihtiyaç hissettiğimiz 100 yılımızı inşa edecek köklü kardeşlik seferberliğinin ve medeniyet yolculuğumuzun kalıcı tohumlarını ekecek inşallah.
Facebook Yorum
Yorum Yazın