Türkiye 6 Şubat’ta büyük bir felakete maruz kaldı. Kahramanmaraş merkezli 9 saat arayla 7,7 ve 7,6 büyüklüğünde iki büyük deprem yaşadı. Yaklaşık 20 milyon insanımızın etkilendiği, Hatay, Kahramanmaraş ve Adıyaman başta olmak üzere 11 ilimizde büyük yıkıma neden olan deprem felaketinin üzerinden 13 gün geçti.
Depremin ardından ilgili kurum ve kuruluşlar hemen harekete geçti. Hava muhalefeti, bazı yollarda yaşanan yıkılmalar ve depremin çok geniş alanda yıkıma sebep olması dolayısıyla ilk saatlerde bazı gecikmeler yaşansa da kurtarma ekipleri ikinci depreme enkaz üzerinde yakalandı.
Devlet bütün kurum ve kuruluşlarıyla harekete geçmişti, ancak böyle büyük bir felaket karşısında hiçbir devletin tek başına mücadele etmesi mümkün değil. Ancak dünya için imkânsız olan, milletimiz için zor olsa da imkânsız değil.
6 Şubat sabahı öyle bir devlet-millet kaynaşması ortaya çıktı ki bu dayanışmanın, üstesinden gelemeyeceği hiçbir yıkım yoktur. Tıpkı 15 Temmuz gecesi gibi milletimiz öyle organize hareket etti ki, daha önce binlerce defa tatbikatını yapsan böyle bir organizeyi başarmak mümkün olmazdı.
Tek vücut, tek yürek olan milletimiz, merhamet dolu yüreğiyle deprem yaralarını sarmaya başladı. Yerle bir olan devasa binaların oluşturduğu enkazların karşısında hiçbir umutsuzluğa kapılmadan, felaketin oluşturduğu korkunç görüntüden çekinmeden, o “devasa yıkımın altından kalkılır mı” endişesine kapılmadan yola çıktı koca yürekli, çılgın milletimiz.
Sivil toplum kuruluşları milletimizin seferberliğinin öncüsü oldu. Birilerinin kapatmak için liste oluşturup tehdit savurduğu STK’lar, deprem bölgesinde basmadık yer, el uzatmadık depremzede bırakmadı.
ALENİ YALAN VE DEZENFORMASYONA BAŞLADILAR
Depremin ilk saatlerinde Ankara ve İstanbul’da sıcak makamlarında oturan bazı siyasi yağmacılar, ellerini ovuşturup “Tamam artık bu adam bir daha seçim kazanamaz” diyerek felaketten siyasi istikbal hesabı yaparken, milletimiz çoktan seferber olmuş, bölgeye akın akın yardım ulaştırmaya başlamıştı.
Siyasi yağmacılar, sahaya gidip milletin metanet ve dayanışmasını görünce, şoka uğradılar. “Millet niye isyan etmiyor” diye hayıflanırken, ağızlarını da bozmaya başladılar. Önce depremi hafife alan açıklamalar yaptılar: “Deprem çok büyük değilmiş. Bilerek büyük gösteriliyormuş.”
Ardından aleni yalan ve dezenformasyonlar başladı. Çalışmaları zora sokacak yalanlar yaydılar. Sahte ihbarlarla çalışma ekiplerinin işini engellemeye çalıştılar. Yardımların ulaşmasına yardımcı olmayı bir kenara bırakın, bazı yardımları evlerine götürüp, “Yardımlar gelmiyor” propagandası yayarak, milleti isyana teşvik etmeye kalkıştılar.
Yaraların sarılması o kadar zorlarına gitti ki, her türlü farklılık üzerinden gerilim ve kutuplaşma üretme gayretine girdiler. “Filanca yere mezhepleri dolayısıyla, filanca yer de farklı partili olması sebebiyle yardımlar yapılmıyor” denilerek, kaos çıkarma peşine düştüler.
DEVLET-MİLLET DAYANIŞMASIYLA BUNU DA ATLATACAĞIZ İNŞALLAH
O kadar ileri gittiler ki, sahada İslami hassasiyeti olan hiçbir derneğin olmadığını bile ileri sürdüler. Yalanlarına yalan ekmeyi marifet görür gibi her saat yalan söylemeye devam ettiler.
“Tek Yürek Türkiye” kampanyasından o kadar rahatsız oldular ki, ellerinden gelse yardımda bulunanları bir kaşık suda boğacaklardı. “Efendim kamu bankaları nasıl yardım yaparmış.” Banka batırmaya ve bankaların kamu zararı ilan etmesine o kadar alışmışlar ki, kâr eden kamu bankalarını ve o kârların bir kısmının depremin açtığı yaraların sarılması için ayrılmasını akılları almıyor.
Gezi’de, 17-25 Aralık’ta, 15 Temmuz’da, Kovid salgınında ellerini ovuşturup, iktidar hevesine kapılanlar, deprem felaketinden sonra da aynı heyecana kapıldılar.
Siyasi yağmacılara kötü bir haberim var: Devlet-millet dayanışması ile oluşan merhamet dalgası sayesinde bu felaketin de üstesinden geleceğiz.
Facebook Yorum
Yorum Yazın