Hüseyin LİKOĞLU

Hüseyin LİKOĞLU

Mail: [email protected]

CHP’yi kayyum da kurtaramaz

CHP’yi kayyum da kurtaramaz

Türkiye’nin ikinci partisi CHP ile ilgili ortaya çıkan skandallar, demokrasimizin nasıl bir tehdit altında olduğunu gözler önüne serdi. Hizipçilik, adam kayırma, ayak kaydırma gibi kötü alışkanlıklar, her siyasi oluşum ve yapıda görülebilir. CHP’de yaşananlar bunun çok çok ötesinde…  

Deniz Baykal’a kurulan kaset kumpası ile CHP’yi her türlü müdahaleye açık hale getirenler, oluşturdukları inorganik parti eliyle siyaseti dizayn etmeye çalıştı. 2010 yılından bu yana muhalefet, Türkiye gerçekleriyle alakası olmayan mecralarda yol alıyor. 

CHP Türkiye karşıtlarının umudu haline getirildi. Türkiye aleyhinde faaliyet gösteren tüm yapılar CHP şemsiyesi altında gizlendi. Terör, dış politika, ekonomi başta olmak üzere ortak hassasiyetlerle hareket edilmesi gereken ne kadar konu varsa aksi yönde hareket edildi. 

Terörle mücadele tezkerelerine bile “Hayır” oyu verildi. Deprem felaketinden, emperyalist saldırılardan siyasi menfaat umuldu. 

Böylesine yozlaşan CHP’de iç siyasi rekabet de en kirli yüzünü göstermeye başladı. Yolsuzluk başta olmak üzere kaynağı belirsiz ama yerel yönetim kaynaklı paralarla koskoca CHP’de koltuk kavgaları gün yüzüne çıktı. 

2023 Mayıs seçimlerinde istenilen neticeyi alamayanlar, iç kavgaya tutuştu. Sanal ortamda farklı, gerçek ortamda farklı hareket eden kişiler, birbirlerinin kuyusunu kazma yarışına girdiler. Zoom toplantılarıyla kurdukları tezgâhı, delege satın almayla amacına ulaştırdılar. 

Ortaya çıkan ifadelere insanın inanası gelmiyor. Ama tabloya bakınca durum net bir şekilde ortaya çıkıyor. Kemal Kılıçdaroğlu, 850’ye yakın delegenin imzasıyla genel başkanlığa aday gösterildi. Ancak sandıktan ikinci turda 600 oy çıkmadı. İmza atan delegeler, farklı yönde tercihte bulundu.

 

TÜRK DEMOKRASİSİ ADINA ÜZERİNDE DURULMASI GEREKEN BİR KONU!

 

Aslında bu, parti içi bir mesele gibi görünse de Türk demokrasisi için herkesin üzerinde düşünmesi ve durması gereken bir konu. Nereden elde edildiği belli olmayan paralarla satın alınan delegeler neticesinde ülkenin kurucu partisinde yönetim ele geçirilmiş. 

Savcılık dosyasında yer alan ifadelere göre, söz konusu paralar İstanbul ve İzmir belediyelerindeki yolsuzluk neticesinde elde edilmiş paralar. Sadece demokrasimiz çalınmamış, yerel hizmetler için ayrılan paralar da çalınmış. 

CHP’nin yeni yönetimi, iddialara sağlıklı cevap vermek yerine, yalan ve karalamalarla meseleyi sulandırmaya çalışıyor. Genel Başkan Özgür Özel, gizli tanık yalanı ile işin özünü kaçırmaya çalışırken, 81 il başkanı adına yapılan açıklama ise, “Merdikıpti şecaat arz ederken sirkatin söyler” hadisesini gözler önüne serdi.

 

CHP’NİN “NE OLURSAN OL, TAYYİP ERDOĞAN KARŞITIYSAN GEL” İLKESİZLİĞİ

Özgür Özel’in ileri sürdüğü gibi bir gizli tanık olayı söz konusu değil, tam aksine savcılık gizli tanık şeklinde ifade verme isteğini kabul etmedi. Şaibeli kurultay ile ilgili ifade vermek isteyenlerin yeminli ifadesini alarak dosyaladı. Olayla ilgili gizlilik kararı da yok. İlgili ifadelere CHP’nin avukatları isterse ulaşabiliyor. 

81 il başkanı adına yapılan açıklamada yer alan ‘FETÖ’vari’ ifadesi çok ilginç. Deniz Baykal’a yakın isimler böyle bir ifadeyi kullansalar

çok doğru olurdu. Ancak bugün bu ifadeyi kullananlar, 17-25 Aralık kumpasından bu yana FETÖ ile yedikleri içtikleri ayrı gitmiyordu. FETÖ kumpaslarıyla iktidar hayali görüyorlardı. Şayet Kılıçdaroğlu’nun CHP’yi ele geçirme yöntemi dolayısıyla FETÖ ifadesini kullanıyorlarsa, haklı olmakla birlikte, o kumpasın dışında olmadıklarını da bilmeleri gerekir. 

CHP’nin “Ne olursan ol, Tayyip Erdoğan karşıtıysan gel” ilkesizliği üzerine kurduğu siyaset çöktü. Bu siyaset artık CHP’yi vurmaya başladı. Bu şaibeden CHP’yi ön seçim manevrasıyla kurtarmaya çalışanlar, büyük bir yanılgı içindedirler. CHP’yi artık kayyum bile kurtaramaz.

Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar