Dede oldum!
Çok güzel bir duygu gerçekten. Torunumuz dünyaya geldiğinde ilk yaşadıklarım bunu gösteriyor.
Bir önceki gün çok büyük bir acı yaşamıştık. Sadece ben değil, bütün MTO (Medeniyet Tasavvuru Okulu) talebeleri, MTO ailesi olarak.
Ama Allah Teâlâ, rahmet kanatlarını üzerimize gerdi, şer bulutlarını dağıttı, üzüntümüzü sevince dönüştürdü, hamdolsun.
Allahım! Sen ne büyüksün! Bir hüzne boğuyorsun, sonra da sevince garkederek rahmetini gösteriyorsun.
Elhamdulillahi alâ külli hâl.
GÜÇLÜ AİLE BAĞLARI, KÖKLÜ, BÜYÜLEYİCİ “AİLE DAĞI”
Dede olduğum haberini sosyal medyadan paylaştım.
Erkek mi, kız mı diye soranlar çok oldu.
Oğlum Burak ile gelinim Büşra’nın kız çocukları oldu.
Sağlıklı, sevimli bir kız çocuğu ve oğluma çok benziyor! Sonraki aylarda gelinim Büşra’ya benzeyecek… Sonra tekrar babasına… Çocukları olanlar, anne-baba olanlar çok iyi bilirler bunu. Çok güzel bir duygudur bu. Bu böyle deveran eder gider…
Bir anneye bir babaya “göz kırparak” büyür çocuk… Bazen de halalara, teyzelere, dayılara ve amcalara… Tabii büyükannelere ve büyük babalara da…
Allah’ın rahmeti böyle çok güzel tecellî ediyor. Böyle böyle bağ kuruyor çocuk anneyle babayla ve bütün yakın akrabayla fizikî olarak.
Sonra bu fizikî benzerlikler, zamanla çocuk büyüdükçe ahlâkî benzerliklere, ruh güzelliklerine uzanıyor… Çocuk fiziken babaya çekiyorsa, ahlâken anneye veya ailenin diğer fertlerine benziyor, onların ahlâkî güzelliklerini taşıyor…
Bu durum, aile bağları ve aile fertlerinin bu şekilde bağlarını güçlendirdikçe, sırtlarını yaslayacakları bir dağ, besleyici, koruyup kollayıcı büyülü bir dağ olup çıkıyor karşımıza bu esrarengiz manzara: Herkesin birbirine kol kanat gerdiği, etrafında kenetlendiği, havasını soluduğu, kendine geldiği bir direniş mekânı ve diriliş imkânına dönüşüyor…
Böyle böyle hem güçlü bir aile çınarı inşa ediliyor hem de bu çınar altında gölgeleyecek yuvalar kuruluyor, dünyalar boy veriyor…
Bu benzerliklerle sanki Allah Teâlâ hem fizikî hem de ruhî bağlarını güçlendiriyor aile fertlerinin. Bu bağlar büyüye büyüye bir “aile dağı”, dalları, yaprakları olan büyülü ve köklü bir “aile dağı” inşa ediliyor…
SIRADAĞLAR GİBİ KENETLENEREK GELECEĞE KOŞMAK…
Bir dünyanın kurulması da, korunması da bu güçlü bağlarla ve köklü, esen sert fırtınalara karşı dimdik ayakta duracak dağlarla mümkün oluyor.
Bağlar çözüldüğünde toplum çöküyor. Dağlar çöktüğündeyse, ülke kaosa, yok oluşa sürükleniyor…
Aile, toplumun temeli. Toplum ülkenin. Aile, aile bağları ne kadar güçlü olursa, toplum dağ gibi, hatta sıradağlar gibi bütün zorluklara karşı direnir, dimdik ayakta durma melekeleri, refleksleri geliştirir.
Toplum, “dağ gibi” sağlam kültürel kökler ve değerler üzerine inşa edilirse, varlığını sürdürür ve esen sert rüzgârlara, fırtınalara karşı toplumu korur bu muhkem dağlar. Ülke, işte bu sarsılmaz ve sağlam temeller üzerinden sıradağlar gibi kenetlenerek geleceğe güvenle, emin adımlarla koşmaya başlar…
Dede olmak, nasıl bir duygu yaşayıp göreceğiz. Dede olmak bebeyle bebe olmak demek, derler. Bebeyle en iyi bebe olanlar dedelerdir, derler. Demek ki, torun sahibi olunca, insan, başka bir eşiğini daha aşıyor hayatın ve yaşlandığını anlıyor, yaşlandıkça, bebekliğini yeniden yaşıyor torunuyla birlikte…
Dede olmak nasıl bir duygu yaşayıp göreceğiz…
Allah (cc) yavrumuzu, analı babalı büyütsün; ülkesine, İslâm’a ve insanlığa hizmet edecek güzel kullarından eylesin; istikamet üzere, sağlıklı, huzurlu bir ömür nasip etsin.
Torunumuzun doğumu sebebiyle bizzat telefonla arayan, sosyal medyadan yazarak tebrik eden, sevincimizi paylaşan bütün kardeşlerime kalbî teşekkürlerimi sunuyorum.
Allah hepinizden razı olsun.
Vesselâm.
Facebook Yorum
Yorum Yazın