Değmen bizim gamlı yaslı gönlümüze, biz çocukların öldürüldüğü, hastanelerin bombalandığı ve bu katliamlara bütün insanlığın duyarsız kaldığı bir dünyada yaşıyoruz.
İnsanım demeye utanıyoruz. İnsan hakları denen şeyin aslında düzmece olduğu ortaya çıktı. Çocukların öldürülmesine bile sesi çıkmayanlar ile aynı dünyada yaşamak yüreğimizi yaralıyor.
Nasıl bir dünyada yaşıyoruz böyle? Maalesef insanlığımızı yitirmişiz. Çocuklar perişan, anneler feryat, figan içinde. Hasta ve yaralılara insani yardım bile ulaştıramıyoruz. Dünya son yıllarda gördüğü en büyük vahşeti yaşıyor.
Kelimeler tükendi. Sözlerin hükmü kalmadı. Ve fakat duanın dışında elimizden bir şey de gelmiyor. Olanı hayra yormak, şer gördüklerimizden hayır çıkabileceğini düşünmek teselli olabilir mi?
Ortada somut bir durum var. İsrail toprak için saldırıyor Filistinliler bu orantısız saldırılara direnmeye çalışıyor. Bir söz duyduk çok yerinde bir tespit. “İsrail savaşmayı bıraksa barış olur. Filistinliler savaşmayı bıraksa yok olurlar.” diye. Doğru bir tespit değil mi?
Şimdi biz de bu şartlarda, bu durumu bile bile, saldıranları masumlaştırmaya çalışıp yaşamak için savunma yapanları mı suçlayalım birileri gibi? Biz bunu yapamayız. Biz her halükarda masumdan ve savunandan yanayız.
Katliamları ve Siyonist işgalini durdurmak için elimizden bir şey gelmiyor oluşu içimizi acıtıyor ama maalesef yapacak bir şeyimiz yok.
Bir kardeşimiz bir video gönderdi. Sanırım değişik ülkelerde çekilmiş. Konuşmacılar Filistinlilerin teslimiyetinden etkilenmiş Kuranı okumaya başlamışlar. Çok ciddi bir etkileşim olmuş. “Acaba?” diyoruz; bu şerden hayırlı bir sonuç çıkıp, bu vesile ile yeryüzü gerçek Müslümanlar ile tanışabilir mi?
Büyük Ortadoğu projesinin ne maksatla yapıldığını şimdi daha iyi anlıyoruz. Atmışa yakın Müslüman devletten kayda değer tepki maalesef gelmedi. İnsan, “Ah Saddam, ah Kaddafi siz ülkelerinizin başında ve yaşıyor olsaydınız bu kadar alçakça saldırılara sessiz kalır mıydınız?” Diyesi geliyor.
Ya da Ortadoğu da sizler söz sahibi olsaydınız azgın Siyonistler bu kadar rahat kan dökebilir miydi? Bize göre bunu da düşünmek gerekir.
Bu yaşananlardan ders çıkarmak ve sarı öküz hikayesini unutmamak gerekir. Bugün “Kudüs bizim meselemiz değil, Arapların sorunu.” diyenler yarın bu ateşin Fırat nehri çevresine dayanacağını öngörmüyorsa ya salaktır ya da satılmıştır. Bunların iki türüne de itibar edilemez.
Facebook Yorum
Yorum Yazın