Geçen yazımızda CHP’li abilerimiz “70 yıldır ülkeyi sağcılar yönetiyor diye bir savunma yapacaklardır” demiştik. O zaman da sormazlar mı bizi “üç kuruş para için elin gavurunun insafına niye bıraktılar?”diye. Niye, ne olduğu belli olmayan süt tozunu çocuklarımıza içirdiler? her şeyimizle bizi ABD’ye bağımlı kılan “Marshall Planı” yardımlarına niye muhtaç ettiklerini sormak gerekmez mi?
Başlatılan yardımı eleştirip “Devlet ne duruma düşürüldü” diyorlar. Beyler dünyaya bir bakın neler oluyor. Bu yardım kampanyasını şöyle düşünelim kimseye faydası olmayan bazı cimrilerin malı ihtiyaç sahibinin cebine girecek. Bir düşünün bu kampanyayı “Reis başlattı” diye bazıları nasılda yardım yarışına girdiler. Dolayısı ile yardım miktarı çok artacak ve daha çok insan bu yardımlardan faydalanacak. Buna bile eleştiri getirmek neyin nesi? İstemeyen zaten bağışta bulunmasın , adı üzerinde bu bir bağış yani yardım kimse de bağış yapmaya zorlanmamalı!
Sebebine girmeyeyim tabirimi mazur görün milletimiz asırlardır “Yan gelip yatmış” doğru dürüst bir şey üretmemiş. Cumhuriyetin ilk yıllarını hariç tutalım çünkü o zamanlar kıt imkanlar ile çok büyük yatırımlar yapılmış ama ilerleyen süreçte üç müteşebbis bir şeyler yapmaya kalkmış onlarda akıl almaz bir şekilde engellenmiş. 1938 yılında Nuri Demirağ’ın uçak üretiminin engellenmemiş, Nuri Killigil’in 1949 yılında silah fabrikası şaibeli patlamalarla yok edilmemiş ve 1961 yılında Devrim otomobilinin üretimi engellenmemiş olsaydı belki de dünya devi üç büyük markamız olacaktı ve şuan ihracatımız üç beş misli fazla olacaktı.
Köy Enstitülerinin kapatılmasında ve ülkemizin büyük yatırımlarının engellenmesinde bir tuaflık yok mu? Bilim insanlarımızın imkansızlıktan göçe zorlanması kendiliğinden mi oldu? Çok soru var çok!
Şuan Volswogen Grup ya da Boing firması ve Samsung firmaları tek başlarına ülkemizin toplam ihracatından fazla ihracat yapıyorsa kaybettiklerimizin neler olduğunu görmemiz kolay olacaktır.
Milletimizi ne kadar eleştirsek de milletimize ne kadar “tembel” diye kızsak da milletimizin üzerine oyunlar oynandığı için bu durumda olduğunu düşünüyoruz ama buna rağmen milletimizin bir hasleti var ki, hiçbir millete böyle güzel haslet nasip olmaz. O da şudur ki, zor günlerde paylaşma duygusu ve kanaatkâr oluşudur.
Hatırlarsınız yıllar önce Türkiye ve Arjantin aynı anda krize girmişti. Arjantin’de kişi başı milli gelir ülkemizdekinden üç misli fazla olduğu halde Arjantin’de her yeri yağmaladılar. Çok şükür ki ülkemiz böyle bir şey yaşamamıştı. Yani biz farklı bir milletiz, lokmamızı bölüşebiliyoruz. Birçok güzel geleneğimiz azaldığı halde yine de yardımlaşmayı bırakmıyoruz.
Devlet böyle günlerde gücü nispetinde milletine sahip çıkmak zorundadır ve bu bir lütuf değil bu bir zorunluluktur. Devlet bu günler için var. Devlet işletmelerimizin neredeyse yüzde elli ortağı gibidir ve hiç riski ve sorumluluğu yoktur.
Topladıkları vergiler günlük hizmetlerin sürdürülmesini sağladığı gibi bu tür durumlarda da milletine yardımcı olmak asli görevlerinden birisidir. Yine söylüyorum bu himmet değil mecburiyettir. Kimse kimseyi “Biz yardım yapıyoruz” diye tahakkümü altına almaya çalışmasın...
Devamı yarın inşallah.
Facebook Yorum
Yorum Yazın