Yeni bir döneme giriyoruz, yeni bir aşamaya geçiyoruz. Yeni müdahale ve darbe beklentisi içerisinde olanları görüyoruz. Bu konuda çok istekli ve aceleci olduklarını artık gizleme ihtiyacı bile duymuyorlar, çoktan ‘ya herro ya merro’ moduna geçmişler.
Kimdir bunlar, niye “ya var olacağız, ya da yok olacağız” durumuna geldiler? Bu sorulara cevap arayarak meseleleri ele almamız gerekir. Türkiye, tarihî günlerden geçiyor. Dünya yeniden dizayn ediliyor, çevremiz yeniden şekillendiriliyor ve yapılanlar da en çok Türkiye’yi ilgilendiriyor.
Eskiden işleri kolaydı, oluşturdukları vesayet merkezleriyle Türkiye’nin elini kolunu bağlamış, itiraz edemez hale getirmişlerdi. Direnç gösterenler olursa onu itibarsızlaştırıp yok etmek için ellerinde çeşit çeşit argümanları ve imkânları vardı.
Direncin şiddeti yüksek ise en nihayetinde bir askeri müdahale ile çok rahatlıkla sonuç alabiliyorlardı. Türkiye son 20 yıldır direniyor. Özellikle son 10 yıldaki direnç bütün dengeleri altüst etmiş durumda. Son 10 yılda karşılaştıklarımıza bakınca fotoğrafı çok daha net görüyoruz.
-2011 seçimlerinin hemen ardından MİT krizi ile başladık, Gezi, 17-25 Aralık, 15 Temmuz, 2018 finansal terör saldırısı ve son olarak mafya kalkışması yaşadıklarımızın ana başlıkları olarak karşımızda duruyor.
-Yeni aşama çok çetin ve yıkıcı olacak. Sadece onlar için ölüm-kalım meselesi değil, biz direnenler için de ölüm-kalım meselesidir.
-40 yıldır besleyip Türkiye’ye karşı her türlü şiddet olaylarında kullandıkları terör örgütü PKK can çekişiyor.
-50 yıldır besleyip devletin kılcal damarlarına yerleştirdikleri istihbarat örgütü Fetullahçı teröristler tek tek sökülüp atılıyor.
-Pis işlerinde kullandıkları, organize suç örgütleri, çete ve mafya bozuntuları ülkeyi terk etmek mecburiyetinde kalmış.
-Peki, bütün bunları kimler kim adına yapmış? İşte işin püf noktası tam da burada. PKK ile önümüze duvar örüp, FETÖ ile ördükleri duvarı tahkim edenler, çetelerle o duvarın ardından bize ateş edenlerin duvarları artık yıkılmaya başladı.
-Duvarlar yıkılınca ne olacak: Duvarların ardındakiler açığa çıkacak, duvar örenler görülür olacak, duvarcılar ifşa olacak.
-İşte direnç tam da bu nedenle çetin olacak. Duvarcılar ifşa olmamak için her türlü yönteme başvuracak. Onun için sağda solda “Ya herro ya merro” diyorlar.
Ne yaparlarsa yapsınlar, hangi çete ve mafya ile iş tutarlarsa tutsunlar, sıra duvarcılara geldi ve bu zamana kadar yaptıklarının bedelini ödemekten başka çareleri yok.
Sorun HDP’li bakan değil
- Geçtiğimiz günlerde CHP’nin Deniz Kuvvetleri kökenli eski milletvekili emekli asker Dursun Çiçek, olası bir Millet İttifakı iktidarında HDP’li bazı isimlere bakanlık verilebileceğini söylemiş. Bunun üzerine “Vay efendim HDP’ye bakanlık verilebilir miymiş” tartışmaları başlamış.
- Mesele HDP’li bir veya birkaç ismin bakan olması mı? Türkiye’nin kurucusu olduğunu iddia eden ve Atatürk’ün partisi olmakla övünen koskoca CHP, HDP’ye dönüşmüş. Kimse bunu dert edinmiyor, HDP’ye verilmesi düşünülen bir iki bakanlık için kıyameti koparıyor. Böyle bir durumda HDP’ye bakanlık verilse ne olacak, verilmese ne olacak?
Peker’in videolarıyla Cumhurbaşkanlığı hayali kurmak
- Bir süredir kamuoyu, organize suç örgütü elebaşı Sedat Peker’in sosyal medya üzerinden paylaştığı videoları tartışıyor. Normal siyasi bir gündemde her şey tartışılabilir, iddialar üzerinden eliştiriler yapılabilir. Kimi çete reisinin söylediklerini önemser, kimi de çete reisi der geçer. Herkes kendi bakış açısına göre durum muhakemesi yapma hakkına sahiptir.
- Ancak işin bir de ilginç tarafı var: Peker’in iddiaları üzerine Cumhurbaşkanlığı hayali görmeye başlayanlar var. Elbette böyle bir hayale de saygı duyulabilir. Ama Deniz Baykal’a yönelik video kumpası ile genel başkan olanların, Peker’in videolarıyla Cumhurbaşkanı hayali kurması fazla iyimserlik olur. Kasetle genel başkan olabilirsin ama kasetle Cumhurbaşkanı olamazsın…
Facebook Yorum
Yorum Yazın