Tarihin Türklere yüklediği bir sorumluluk var. Bugün bunun farkında olan var olmayan var. Bunun için kimseyi suçlayacak değiliz. Herkesin bir hayat görüşü, bir yaşam tarzı var.
Kimisi “Bana ne tarihten, bana ne gelecekten, bana ne sorumluluktan ve bana ne vebalden.” deyip ben merkezli yaşarken, kimisi de tarihin ona yüklediği sorumluluğun bilinciyle hayatını sürer ve mücadelesini ona göre sürdürür.
Bazı insanlar idealleri peşinde koşarlar. Sonuç alıp alamamak başka bir şey ama bu uğurda çalışmak, çalışana omuz vermek, en azında böyle hayaller kurmak fıtratları gereğidir.
Birilerinin dayatmasıyla geçmişte bir yerlere sınırlar çizilmiş olabilir ama birde bizim gönlümüzün sınırları var. Biz, kendimizi bize dayatılan bu sınırlara hapsetmiyoruz.
Belki bugün bu sınırları değiştirme imkânımız yok ama gönlümüzün sınırları içinde olan insanlarla gönül bağımızı güçlendirmek elimizde.
İster Osmanlı hinterlandı deyin, ister İslam Coğrafyası deyin, ister Türk Dünyası deyin, ister Adriyatik’ten Çin Seddi’ne deyin ama böyle hayaller kurmak, bu uğurda gayret etmek, buraları gönlümüzün sınırı olarak belirlemek, bu yolda kafa yormak yanlış mı?
Türklüğümüzün üzerimize yüklediği bir sorumluluk yok mu? İslam’ın bizlere verdiği mesuliyet yok mu? Değerlerimizin kıymeti yok mu? Her şey oy almak mı? Her şey yönetenleri devirmek mi? Her şey iktidarda kalabilmek mi?
Geçen yıl İstanbul’da önemli bir toplantı yapıldı. 40’dan fazla Afrika ülkesinin temsilcisini İstanbul’da toplamak küçümsenmemeli. Yıllardır sömürülen Afrika ülkeleri artık sömürülmeye isyan etmeye başladılar. Yani yavaş yavaş uyanıyorlar. Bu uyanış da katkımızın olması bizleri mutlu ediyor. Akdeniz’de yaşananların, verilen mücadelenin önemi yok mu?
Keşke Suriye ve Mısır ile de ilişkilerimiz bu durumda olmasaydı ama Türkiye buralarda bu çalışmaları yaparken rakiplerinin de boş durmaması normal değil mi? Atalarımız “Su uyur düşman uyumaz.” diye boşuna dememiş.
Evet Türkiye yakın bir tarihte seçime gidiyor. Bu seçimde iki ittifak öne çıkıyor. İki ittifakında her halükarda seçilmesini isteyen taraftarları var. Bunlar koşula bakmaksızın kararını vermiş durumda.
Millet İttifakı taraftarları mevcut hükümet üyeleri için tabiri caizse “Altın yumurtlayan tavuk olsa ya da ağzıyla kuş tutsa yine de gitmeli” diyor.
Cumhur ittifakı tarafı ise ülkede yaşanan olumsuzluklara rağmen “Mevcut hükümet ülkeyi yönetmeye devam etmeli. Bu hükümetin eleştirilen bazı işleri bile olsa millet ittifakının ne getirip ne götüreceği de belli değil. Cumhur ittifakı hiç olmazsa kötünün iyisi.” diyorlar.
Görünen o ki sonucu kararsızların vereceği karar etkileyecek ve Türkiye’nin geleceğini kararsızların tercihleri belirleyecek. Kararsızların kararı hiç bu kadar kıymetli oldu mu bilemiyoruz.Bunu zaman gösterecek.
Peki kararsızların kararını vermesinde neler etkili olacak? Mevcut İktidar kendilerini bu seçimde de iktidarda tutacak desteği alabilir mi? Bunlar merak edilen sorular.
Biz, mevcut İktidardan desteğini çeken fakat henüz başka bir partiye geçmeyip bekleyen ya da aradığını hala bulamayan insanları ikiye ayırıyoruz.
Birincisi alım gücü azaldığı için kızanlar yani ekonomik sebeplerden desteğini kesenler. İkincisi ise ekonomik sebeplerin yanında yönetimde adalet olmadığından tutun da kendilerine göre birçok haklı gerekçeleri olanlar!…
Facebook Yorum
Yorum Yazın