Bu başlığı CHP’nin iç işlerine karışmak için atmadık. Bize de soruyorlar, “Sayın Kılıçdaroğlu bırakmalı mı?” diye. Biz bu meseleyi CHP’nin iç işi diye düşündüğümüz için pek yorum yapmıyoruz.
Türkiye’de maalesef ki demokrasi kültürü gelişmediği için bazıları kendi durumuna bakmaksızın karşısındakini diktatörlükle suçlayabiliyor. Oysa aynaya baksalar diktatörü görecekler.
Bir soru soralım fikir jimnastiği olsun. Partisinde demokrasiyi uygulamayanlar ülkeye demokrasi getirebilir mi? “Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz.” diye boşa mı denmiş?
Gelelim başlığa, gerçekten de Kılıçdaroğlu’nu kim korudu? Kılıçdaroğlu seçimi kaybetmeyi garantiye alıp işi kimseye bırakmadı.
Nasıl mı?
21 yıldır yıpranmış bir iktidar vardı. Ekonomi S.O.S veriyordu. Bu seçim nasıl kazanılmaz diye sorulsa muhalefetin yaptığı gibi yapılırsa kazanılmaz derdik ve öyle de oldu.
Muhalefet adına bu seçimi kazanamamak başarıdır! Çünkü hiçbir şey yapılmasa bile seçim alınırdı. Görüldüğü gibi seçim bir şeyler yapılarak bilerek alınmadı.
Bunun neresi mi başarı?
İktidara gelinse bakanları atayamayacakları ortada. Her kafadan bir ses çıkacak, herkes ayrı yöne çekecekti ve bitik bir ekonomiyi toparlamak için bu zamlar kaçınılmaz olacaktı. O zaman ne olurdu? Yer yerinden oynar erken seçime gitmek zorunda kalırlardı. Söyleyecek sözleri kalmaz siyaseten mevta durumuna düşerlerdi.
Peki şimdi durum ne? Şimdi en azından koltuklarını korumak için mücadele edebiliyorlar.
Bu zamları Kılıçdaroğlu yapsa millet onu tefe koyar mıydı? Tefe koymak ne kelime insan içine çıkacak hali kalmazdı. Ve bir 20 yıl daha iktidar yüzü göremezlerdi.
Tekrara düşmüş gibi olacak ama bazı şeylerin altını çizmek için tekrarında fayda olabiliyor. Muhalefet cephesinde seçimlerden sonra yaşananlara bakılınca zaten hükümeti kurarken bile zorlanacakları anlaşılıyor. Kılıçdaroğlu tamtakır kurubakır bir bütçeyle ne yapabilirdi ki? Hiçbir şey yapamazdı.
Hele de seçimlerde bol keseden dağıtmışken bu yükün altından nasıl kalkacaktı? Kalkamazdı ve erken seçim kaçınılmaz olurdu. Bunu bilen muhalefet elbirliği ile seçimi kaybetmek için ne gerekiyorsa onu yaptı.
Seçimden sonraki zam ve vergi yağmurunu iktidara oy verenlerin ekseriyeti sükunet içinde karşılıyor. Muhalefet ise koltuk kavgasına düştüğü için bu durumdan haberdar değil herhalde! Pek sesi çıkmıyor.
Devletler zora düştü mü vergi de koyabilir zam da yapabilir. Vatandaş bunu anlayışla karşılar fakat bunun gerekçesi kabul edilebilir olmalı. Bugünkü gerekçeler makul mü? Bize göre değil.
Yüksek vergiler koyup olmadık zamlar yapıp aynı şatafata ve israfa devam edilirse bu olmaz. Evet maalesef ülkemiz israf denizinde boğuluyor. Bir kaymakamın, bir belediye başkanının ya da ikamet ettiğiniz yerdeki yöneticinin makam odasına ve peşinde dolaşanlara bakarsanız ne demek istediğimiz daha iyi anlaşılır.
“Ayranı yok içmeye tahtırevanla gider gezmeye!” diye bir deyim var. O deyim tam da bizi anlatmıyor mu? Hem devlet olarak hem de bireyler olarak bizi anlatıyor.
Allah beterini yaşatmasın. Sükunet içinde vergimizi ödeyeceğiz. Zamları sükunetle karşılayacağız fakat yönetenlerden işlerini layığı ile yapmasını bekliyoruz. Toplanan vergilerin çarçur edilmesini istemiyoruz. Sanırım bunu istemeye hakkımız vardır.
Facebook Yorum
Yorum Yazın