Reklamı Geç
SATILIK HABER SİTESİ
Hüseyin LİKOĞLU

Hüseyin LİKOĞLU

Mail: [email protected]

Komünizm ile mücadele artıkları

Komünizm ile mücadele artıkları

-Libya’da ne işimiz var? Orada çatışan taraflar arasında taraf olmamız doğru değil. Hem taraf olacaksak, seküler Hafter’den taraf olmalıyız.

-Doğu Akdeniz’de niye yokuz? Orada Yunanistan, İsrail, Fransa, Mısır birlikte hareket ediyor, biz yalnız kaldık. Bölge ülkeleriyle hareket etmeliyiz.

-Mısır’da darbeye niye karşı çıkıyoruz? Mısır’ın iç işlerine karıştık. Bize ne darbeden, kim nasıl iktidara gelirse gelsin bizim buna karşı çıkmamız doğru değil.

-Sakın ha Suriye bataklığına girmeyin, ne işimiz var Suriye’de? Suriye’deki teröristler bize mi saldıracak, Suriye’ye operasyon yaparsanız oradaki bataklığa saplanırsınız. Bize ne Suriyelilerden? İç savaşta taraf olamayız.

-Körfez krizinde tarafsız kalmalıyız. O, Arapların arasındaki kavga.

-Bize ne Yemen’den… Boş verin Somali’yi, Afrika’yı biz mi kurtaracağız… Afganistan’dan mülteci gelmesin yeter, Pakistan ile uğraşacak halimiz yok… Bangladeş’tekiler zaten radikal İslâmcılar… Myanmar çok uzak, bize ne oradaki Müslümanlardan… Filipinler zaten hem siyahi hem çekik gözlü… Filistinliler roket atmasa İsrail çok da kötü değil.

Evet, son 10 yıldır buna benzer sesler yükseliyor Türkiye’deki muhalif cenahtan.

28 yıllık Karabağ işgalinin bitirilmesi için başlatılan operasyon için “Türkiye Suriye’den cihatçıları Azerbaycan’a taşıyor” ifadeleri, zırvaların zirvesi oldu.

UTANMASALAR ‘ASKER GÖNDERELİM’ DİYECEKLER

Günün sonunda aylardır dillendirilen, beklenen Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı başladı. Üçüncü dünya savaşı diyenler de var, böyle giderse üçüncü dünya savaşı çıkar diyenler de var.

Tabii Rusya ile Ukrayna arasında başlayan bu savaş bütün dünyayı ilgilendirdiği gibi Türkiye’yi de ilgilendiriyor. Üstelik Türkiye’yi daha fazla ilgilendiriyor bile diyebiliriz.

Türkiye’nin her iki ülke ile önemli ilişkileri var, ayrıca iki ülke ile aynı bölgeyi aynı denizi paylaşıyor. Bölgede yaşanan kriz her alanda Türkiye’yi olumsuz etkiliyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, çatışmalar henüz başlamadan “Ne Rusya’dan ne de Ukrayna’dan vazgeçeriz” diyerek, Türkiye’nin duruşunu ortaya koydu. Çatışmalar çıktıktan sonra da Türkiye bu tavrını sürdürdü. Hem Putin hem de Zelenski ile görüşen Erdoğan, barışın önünün açılması için yoğun gayretini sürdürüyor.

Yukarıda sıraladığım olaylarda Türkiye’nin politikalarına karşı çıkıp tarafsızlık çağrısı yapan muhalefet, Ukrayna konusunda Türkiye’nin kayıtsız şartsız Batı’nın yanında yer almasını istiyor. Utanmasalar hemen asker gönderelim diyecekler.

2. Dünya Savaşı’ndan sonra kurulan dünya düzeni çöktü. Savaştan sonra oluşturulan uluslararası kuruluşlar işe yaramaz hale geldi. Uluslararası hukuk işlemiyor, farklı çıkar ve güç gurupları oluştu. Güçlü olan kendini haklı görmeye başladı. Etnik, dinî, ideolojik yaklaşımlar hakkın önüne geçti.

GÖZLERİ BAŞKA BİR ŞEY GÖRMÜYOR

Dünyada düzenin kalmadığını göremeyen muhalefet, uzun zamandır odaklandığı tek şeyle meşgul. “Gezi’de, 17-25 Aralık’ta, 15 Temmuz’da, 2018 ekonomik finans saldırılarında, korona virüs salgınında kurtulamadığımız Tayyip Erdoğan’dan Rusya-Ukrayna savaşıyla kurtulabilir miyiz” hayali peşinde koşuyorlar.

Daha vahimi; onları var eden 2. Dünya Savaşı sonrası Marshall Planı’nın çöktüğünü de göremiyorlar. Yeni bir söylem geliştiremiyorlar. 1940’larda ve 27 Mayıs darbesinden sonra oluşturulan Komünizm ile Mücadele Derneklerinin müktesebatıyla hareket ediyorlar. Gladyo’nun bittiğini, sözde komünizm ile mücadele için aldıkları eğitimin artık bir işe yaramayacağının farkında bile değiller. 70 yıl önce nasıl kodlanmışlarsa o kodlarla hareket ediyorlar.

“Dünya 5’ten büyüktür” söylemi karşılığını buldu ve yeni bir dünya düzeni için herkes seferber. Birileri bunları komünizm ile mücadele rüyasından artık uyandırmalı.

Kılıçdaroğlu 28 Şubat’ın en büyük mağduru!

  • CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, “Ben de 28 Şubat’ın mağduruyum” diyor, kimse ona inanmıyor. Hatta ti'ye alanlar bile var. Ben Kılıçdaroğlu’na katılıyorum. Bence Kılıçdaroğlu 28 Şubat’ta mağdur edildi. Bakın Kemal Bey, Refah-Yol hükümetinin kurulmasından kısa bir süre sonra 20 Eylül 1996’da SSK Genel Müdürlüğü görevinden alındı.
  • Refah-Yol hükümetinin, 28 Şubat postmodern darbesinin ardından istifa ettirilmesinden sonra kurulan hükümet, Kılıçdaroğlu’nu 21 Temmuz 1997 tarihinde yeniden SSK Genel Müdürlüğü’ne atadı. Sizce Kemal Bey gibi bir kişi 28 Şubat’ta tekrar aynı göreve mi getirilmeliydi? Hele hele 1992-1996 yılları arasındaki genel müdürlük performansı dikkate alındığında Kemal Bey çok daha iyi makamları hak etmiyor muydu? Bence 28 Şubat’tan sonra kurulan hükümet, Kemal Kılıçdaroğlu’nu aynı göreve atayarak büyük bir haksızlık etmiştir. Takdir milletin…

Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar