Fetullahçı Terör Örgütü mensubu üst düzey bir mahrem imama, “Eğitim danışmanının görevleri nelerdir” demişler?
“Askeri lise, harp okulları, MİT, adliye, polis okulları gibi mahrem olarak tabir edilen kurumlara eleman sızdırma, hedefini tutturma ve mahrem yerlere verilmek üzere örgüt elemanı yetiştirmekten sorumludur” demiş.
Nasıl ve kimler çalışır, diye sormuşlar.
“İldeki tüm kurumlarla çalışan öğretmenler ve Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı okullarda görev yapan öğretmenlerle çalışır” diye cevap vermiş.
“Mahrem öğrenciler nasıl seçilir?” şeklindeki soruya da:
“Örgüt kurumlarında okumuş veya okuyan çocuklar mahrem gruba dâhil edilmez. Anne, baba veya kardeşlerinden örgüt kurumlarında okumuş ya da çalışan çocuklar da bu guruba alınmaz. Bununla ilgili olarak aday mahrem öğrencilerin TC kimlik numaraları bir liste halinde bağlı bulunan bölgenin eğitim danışmanına gönderilir. Burada sicil kontrolü yapıldıktan sonra, uygun olanlara ‘1’, olmayanlara ‘0’ kodu verilerek listeler belirlenir” şeklinde cevap vermiş.
Evet, Fetullahçı Terör Örgütü yarım asra yakın bu yöntemle devletin kılcal damarlarına sızdı.
15 Temmuz’da darbeye kalkıştığı için örgütün bu yüzünün bir bölümü deşifre oldu. Hiç kimsenin tahmin etmediği isimler Fetullahçı çıktı.
Sonra Fetullahçı alçaklarla ilgili sert mücadele kararları alındı. OHAL ilan edildi, devletin kurumlarına sızan Fetullahçı teröristleri bulmak için mücadeleler verildi. Ancak geldiğimiz nokta itibarıyla hâlâ FETÖ bitirildi, diyemiyoruz.
Niye mi? Çünkü biz FETÖ’nün asalak takımıyla uğraşıyoruz. Mahrem yapıyı bazen tesadüfen yakalıyoruz, bazen de yukarıda olduğu gibi önemli bir mahremin ifadesiyle öğreniyoruz.
Bizim FETÖ kriterleriyle, örgütün mahrem kriteri aynı. Bizim koyduğumuz kriterlerle FETÖ’cü dediklerimizi, örgüt mahrem yapmıyor.
Biz, “Örgüt kurumlarında okumuş veya okuyanlar ile anne, baba veya kardeşleri örgüt kurumlarında çalışanlar için Fetullahçı” diyoruz. Bizim Fetullahçı dediklerimizi, örgüt mahrem yapmıyor. Bizim Fetullahçı dediklerimize, örgüt asalak muamelesi yapıyor.
Yukardaki ifadede anlatılan FETÖ yapılanmasına baktığımızda pek çok mahremin hâlâ devletin içinde görev yapma ihtimali çok yüksek. Dolayısıyla FETÖ’nün mahrem yapılanması çözülmeden, Fetullahçı Terör Örgütü bitmez.
CİMER’i kim itibarsızlaştırmak istiyor
-Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçilince kurduğu Beyaz Masa sayesinde hizmet alanla hizmet veren arasında büyük bir köprü kurmuştu. Erdoğan, Başbakanlığı döneminde bu hizmeti BİMER ile merkezi yönetime de taşıdı. Erdoğan’ın yerel yönetimde başlattığı bu uygulama günümüzde CİMER adı altında hizmetine devam ediyor.
-Bu sistemle vatandaşların talep, öneri ve şikâyetleri toplanıyor. Gelen istek, öneri ve şikâyetler ilgili kurum veya kuruluşa aktarılıp hızlıca çözüme kavuşturuluyor. Herhangi bir vatandaş, hizmet alımı veya kamunun işleyişi ile ilgili kendince gördüğü eksiklikleri veya yanlışları CİMER üzerinden bildirerek aynı zamanda yönetime doğrudan katkı sunmuş oluyor.
-Bir anlamda vatandaş denetimi anlamına gelen sistemle ilgili son zamanlarda itibarsızlaştırma girişimleri ortaya çıktı.
-CHP’li İmamoğlu’nun, geçtiğimiz yıl İstanbul’un fethinin yıldönümünde Fatih Sultan Mehmed’in türbesini ziyareti sırasında verdiği fotoğraf şüphesiz hepimizin öfkesine neden oldu. O tarihte bu fotoğraf tartışıldı, siyaseten söylenecekler söylendi.
-“Zulüm 1453’te başladı” diyenlerin belediye başkanının 1453’ün yıldönümünde öyle bir fotoğraf vermesi tabii ki kabul edilemez. Bırakın Fatih Sultan Mehmed’in türbesine o şekilde girmek, hiçbir mekâna eller arkada bağlı girilmez. Olsa olsa kayıp atların ahırına bu şekilde girilir. İçerde at kalmadığı için de kimse alınmaz.
-İmamoğlu’nun skandal fotoğrafı birden CİMER tartışmasına dönüştü. Neymiş… Bir vatandaş CİMER’den yazmış, savcılığa gelmiş. Savcılık da İçişleri Bakanlığı’na göndermiş. İyi de söz konusu olay hepimizin gözü önünde cereyan etti. CİMER’lik bir durum yok.
-Akabinde bir eleman “CİMER’e ben bildirdim” diye yoldaş medyada boy gösterdi. O elemanın konuyla ilgili bir CİMER kaydının olmadığı ortaya çıktı. Tam, “Kim bu ihbarcı? Neden kamuoyunun gözü önünde cereyan eden bu olayla ilgili CİMER’e şikâyette bulundu ve şikâyet niçin kaale alındı” denilecekken, bir başka CİMER şikâyeti çıktı karşımıza.
-Kovid19 salgını dolayısıyla başından beri aşırı karamsarlık içeren uyarılarda bulunan Prof. Dr. Mehmet Ceyhan Hoca’yı da birileri CİMER’e bildirmiş. İyi de Mehmet Hoca, kapalı kapılar arkasında konuşmuyor ki. O da kamunun gözü önünde her şeyi söylüyor.
-Hâsılı, bu olaylar minvalinde birileri CİMER’i tartışmaya açmaya çalışıyor. CİMER, hizmet alan vatandaş için önemli bir denetim aracı. Eğer birileri CİMER’i itibarsızlaştırma niyeti içindeyse bilin ki vatandaşa hizmet vermek istemeyenler, vatandaşla devleti karşı karşıya getirmek isteyenler düğmeye basmış demektir. Bilin bakalım onlar kimdir…
Aykut Erdoğdu daha ne desin
-CHP’de yeni bir yolsuzluk skandalı patlak verdi. Partide genel başkan yardımcılığı yaptığı dönemde yolsuzlukları araştırma komisyonu başkanlığı görevi de üstlenmiş Aykut Erdoğdu’nun akçeli işleri basına yansıdı.
-Hakkındaki iddialarla ilgili cevap vermeye kalkışan Erdoğdu, her şeyi boca etti. Erdoğdu, “Para pul işleriyle ilgilendim ama hele bir sorun neden ilgilendim” dercesine anlık kızgınlıkla olayı tane tane anlattı.
-PKK bildirisine imza attıkları için KHK ile ihraç edilen akademisyenlere maaş vermek için CHP’li belediyelerden kayıt dışı nasıl para topladıklarından bazı belediye başkanlarının söz verdikleri halde parayı vermemelerine kadar açık açık her şeyi söyledi Erdoğdu.
-Ancak Erdoğdu’nun söylemedikleri de vardı. Mesela sadece 10 KHK’lı akademisyene mi maaş verildi? PKK bildirisine imza atan diğer KHK’lı akademisyenlerle FETÖ’cü KHK’lılara da maaş verildi mi? En önemlisi 3 yıl boyunca 100 bin lira maaş ödediğine göre toplamda 3 milyon 600 bin liralık kaynağı nereden buldu?
Facebook Yorum
Yorum Yazın