Altılı Masa öyle bir hal aldı ki herkesin aklı karıştı. İyi Parti Genel Başkanı Sayın Meral Akşener çok ağır ithamlarda bulunarak masadan kalkınca ona güvenenleri ters köşeye yatırdı. Masada bulunmayı içine sindiremeyen İyi Parti’nin milliyetçi kanadı masadan kalkmayı sevinçle karşıladılar fakat bir gün sonra sevinçleri kursaklarında kaldı onlarda ters köşe oldular.
Siyasette bazen rest çekilir, bazen blöf yapılır ama bunların hepsinde bir kazanç hesaplanır. İyi Parti bu durumdan ne kazandı? Bize göre hiçbir şey kazanamadığı gibi İyi Parti’ye olan güven sarsıldı. Bir de masaya dönüş gerekçesiyle adeta insanların aklıyla alay ettiler.
Oysa Sayın Akşener’in kendisine göre haklı bir talebi vardı “O ki bu seçim, tarihi bir seçim, o ki memleket çok kötü durumda, o zaman seçime kazanma ihtimali en yüksek aday ile gidelim.” diyordu. Sayın Kılıçdaroğlu için ise kazanamaz diye düşünüp karşı çıkıyordu.
Bizler muhalefet için, “Aday belirlensin neyi nasıl yapacaklar, Akdeniz’deki haklarımız ile ilgili ne yapacaklar? Suriye’de kurulmaya çalışılan terör devleti ile ilgili ne yapacaklar? Akşener ‘NATO ülkesiyiz Ukrayna-Rusya savaşında Ukrayna’nın yanında yer alıp Rusya’ya ambargo dahil ne gerekirse yapalım diyordu ama masadaki partilerin bazıları farklı düşünüyordu. Masanın bu konudaki ortak kararını nedir?” diyorduk. Bunun gibi merak ettiğimiz çok şey vardı fakat hep geçiştirildi ve millet bir yıl oyalandı. Savunmaları ise “Aday yıpranmasın.” gibi bize göre basit bir gerekçeydi.
Sayın Kılıçdaroğlu’nun öyle bir aday tarifi vardı ki sanki asrısaadet döneminden bir aday getireceklermiş gibi herkeste merak uyandırıyordu. Gelinen noktada sonuç olarak rakibine defalarca yenilmiş yetmiş beş yaşında Sayın Kılıçdaroğlu aday oldu.
Bu süreçte hep “Cumhurbaşkanı rakibinin Kılıçdaroğlu olmasını istiyor. Tabii ki yendiği birini istemesi doğal ama biz bu gaza gelmeyiz. Kazanacak aday ile seçime gireceğiz.” deniyordu. O zaman şimdi muhalefet Cumhurbaşkanının istediği adayı mı çıkardı? Yani rakibini muhalefet değil de Sayın Erdoğan mı belirledi diye sormak gerekmez mi?
Sayın Akşener’in masaya dönme sebebi nedir? Belki Sayın Yaşar Okuyan’ın tehdidinden korktu. Belki birilerinin iddia ettiği gibi Okyanus Ötesinden talimat geldi. Belki de merkez sağdan topladığı seçmenini kaybetme korkusuyla geri döndü. Şimdilik bu kadar yazalım çünkü bundan fazlası bize karanlık.
Fakat iki belediye başkanını Cumhurbaşkanı Yardımcısı yapmak için döndüm demek ve bunu bir kazanım olarak anlatmak inanılacak bir şey değil. Demesem dedim ama diyeyim dava diyen bütün partiler için “Dava dedikleri bitmiştir!” demek daha gerçekçi olacaktır.
Şöyle bir düşünelim aynı partideki iki başkan zaten Kılıçdaroğlu’nun seçilmesi için her şeyi yapmak durumunda değiller mi? Başkan yardımcılığı için iki CHP’liyi değil de iki İyi Partiliyi kabul ettirebilseydi sanırız kazanım olmuş olabilirdi.
Biz uzun süredir herkesi köşeli konuşmaması konusunda uyarıyorduk. Yine uyaralım Sayın Akşener masadan kalkınca masaya olmadık hakaretleri edenler yine masaya mecbur edildiler.
Ülkemizde siyaset öyle bir hale geldi ki sözünden dönmeyen, sözünü yemeyen kalmadı. Hiç olmazsa bundan sonra köşeli konuşmaktan kaçınmak faydamıza olacaktır.
Masanın sahibi kim, kurucusu kim? Kim kime ne verdi, kim kimden ne aldı, kim kime ne vaatte bulundu seçimi Sayın Kılıçdaroğlu kazanırsa hepsini göreceğiz. Biz yine de ülkemiz için hayırlı olanı dileyelim fakat merak ettiğimiz bir şey var Sayın Akşener şimdi ‘kazanamayacak aday Kılıçdaroğlu!’ için mi çalışacak?
Facebook Yorum
Yorum Yazın