Medeniyetler, ruhlarını hayata geçiren omurgaları güçlü olduğu zaman insanlığa umut vadedebilir ve ufuk sunabilirler. Bir medeniyetin omurgası, mensuplarına kazandırdığı ruhun yaşayan ve yaşatan canlı meyvesidir. Ruhsuz beden ölüdür, cansızdır.
OMURGA GENÇLİK VE FİKİR HAREKETİ OLMADAN ASLÂ!
Güçlü omurgası olan bir medeniyetin (ve o medeniyete mensup toplumların) müntesiplerine de dünyaya da adalet, hakikat, fazilet armağan edecek güçlü omurgaya sahip olmaları, diriltici bir ruha sahip olmalarının sonucudur. Ruhlarını koruyan medeniyetler ve o medeniyetlere mensup toplumların omurgaları canlıdır, muhkemdir, insanlığın umut ve ufuk kaynağıdır.
Medeniyetler, varlıklarını, onları diri tutan ruhlarını hayata ve harekete geçirecek omurga fikir ve sanat, omurga ahlâk ve ilim hareketleri geliştirebilmelerine borçludur. İlimde, düşüncede, sanatta, ahlâkta, siyasette ve iktisatta insanlığa umut kaynağı ve ufuk ışığı olabilecek omurga hareketleri canlı ve diri olan ve bu omurga hareketleri aşkla, şevkle, coşkuyla ve çileyle hayata geçiren genç ruhlar, ön alacak, ön açacak, insanlığın önünü açacak öncü kuşaklar varolduğu sürece medeniyetler, tarih yapar, tarihi önüne katıp sürüklerler, tarihin önünde Çek çöp gibi sürüklenme zilletine düşmezler.
Bir ülkenin hem bugününü hayatı inşa ederek yaşanmasını mümkün kılacak hem de geleceğinin teminatı olacak omurga bir gençlik ve fikir hareketi olmazsa, o ülke geleceğe yürüyemez, geleceğini belirleyecek -Nietzsche’nin deyişiyle- “kudret iradesi”ni yeşertemez, diri tutamaz, insanlığın önünü açacak bir ışık olamaz ve insanca, hakça ve sulh düzeni içinde yaşanabilir bir dünya sunamaz insanlığa.
İki yıl önce yüzyüze başladığımız, yaklaşık bir yıl önce de online olarak 81 vilâyetimizde ve 40 küsur ülkede başlattığımız ve hem kalitede, hem de ilgi bakımından çığ gibi büyüyen ve gelişen Medeniyet Tasavvuru Okulu’nu önümüzü açacak öncü kuşakları yetiştirecek bir omurga gençlik ve fikir hareketi olarak kurduk.
İstikamet, Samimiyet ve Ehliyet ilkeleri üzerinden çıktığımız yolculuğumuzu ülkemizin en parlak ilim ve fikir insanlarının özgün ve öncü dersleriyle, medeniyet perspektifini eğitim müfredatına nasıl giydireceğimizi gösteren bizim medeniyetimizde köklenen ve imajşnatif bir yenilikle uygulanan eğitim felsefemizle ülkemizin önünü açacak öncü kuşakların tohumlarını ekecek pırlanta gibi gençler, insan yeşerten insanlar, insan yetiştirecek insanlar yetiştirerek sürdürüyoruz.
MANEVÎ MİMARLARIMIZIN İZİNDE…
MTO ruhu olarak adlandırdığımız bir ruh, bir ideal, bir hakikat aşkı inşa etmeyi başardık bu kadar koşa bir zaman dilimi içinde hamdolsun. Bu ruhu daha bir kökleştirmek ve tatmak üzere Anadolu seferlerine çıkmaya başladık bu hafta.
Yolculuğumuzun başlangıç noktası Sivas oldu. MTO Sivas talebeleri buluşmasını başlattığımız yer de çok anlamlı bir yer oldu: Bu ülkenin çocuklarına ruh köklerini hatırlatma mücadelesi verdiği için milletin gözünün içine baka hunharca şehit edilen Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu adına açılan kültür merkezinde başlattık buluşmamızı ve öncü kuşak konferanslarımızı.
Yola koyulduğumuz 24 Eylül tarihinin de Rahmet Elçisi Peygamberimizin Mekke’den Medine’ye hicretini gerçekleştirdiği çok anlamlı bir tarihî yıldönümü olduğunu öğrenmem yolculuğumuza muazzam bir manevî hava kattı.
Anadolu seferlerimizin ilk turuna Cuma günü Bismillah dedik, düştük yollara MTO’da benim elim kolum, her şeyim olan güzel kardeşim Burak Saygılı’yla…
Sivas yolculuğumuzu, Bolu’da makamı bulunan, Osmanlı ruhunun mimarlarından Hayreddin-i Tokadî Hazretleri’nin, bizim önümüzü açacak üstad Necip Fazıl’ın manevî mimarı Abdülhakîm Arvâsî Hazretleri’nin ve Sivas’a geldiğimizde de Şemseddin Sivasî Hazretleri’nin Meydan Camii’ndeki makamlarını ziyaret ederek, onlara şükran borcumuzu ödeyerek başlattık.
ARİFAN’DA İCAZET ALAN ÇOCUKLARIN HEYECANI
Sivas’ta entellektüel çapını gösteren kısa ama sarsıcı bir konuşma yapan Mahir Ünal bakanımızın ve ilim, irfan erbabının katılımıyla gerçekleşen Arifan Külliyesi’nde güzel bir icazet merasimi gerçekleştirdik. Arifan Külliyesi, Siyer-i Nebi Külliyesi ile Sivas’ımızın ve ülkemizin manevî hayatına damga vuracak büyük bir projeye öncülük ediyor Ömer Faruk Akkaya Hocamız’ın yılmaz gayretleriyle.
Arifan talebelerinin sevinci muhteşemdi. Dışarı çıktığımızda etrafımızı çepeçevre sardılar, bizimle fotoğraf çektirmek için inanılmaz bir yarışa girdiler.
Aynı fotoğraf çektirme işinin MTO talebelerimizle de gerçekleşmesi kaçınılmaz! En zorlandığım şey, poz vermek. Ama “hocam hatıra” deyince talebeler, buzlarım eriyor, tamam diyorum.
MANİDAR BİR GÜN, SULTAN ŞEHİR, ANLAMLI BİR MEKÂN
Bugün Rahmet Elçisi Efendimiz’in (sav) Mekke’den Medine’ye Hicret Yolculuğu’nu tamamladığı gün. Bizim bir hakikat medeniyeti yolculuğuna çıkmak için başlayabileceğimiz bundan güzel bir tarih olamazdı herhalde.
Nasıl güzel bir tevafuktur bu!
Güzel bir gün.
Güzel bir şehir.
Güzel bir mekân.
Hamdolsun bu güzel günü ve her şeyi denk getiren Rabbim’e.
Hamdolsun Rabbim’e ki, bu ülkenin ve coğrafyamızın makus talihini yenecek, önümüzü açacak şafak yağmurlarını yeşertecek, insanlığı hakikat medeniyetiyle buluşturacak, çağrısı çağını kuracak öncü kuşakları yetiştirecek tohumları ekme yolculuğumuzun miladı olacak güzel bir sefere çıkmayı bugün nasip etti.
Sivas’ta unutulmaz bir gün yaşadık. Sivas Valimiz Salih Ayhan ve Sivas Belediye Başkanımız Hilmi Bilgin Beyler konferansı sonuna kadar pür dikkat dinlediler. Kalbî teşekkürler.
Pazar günü Elazığ’a ve Malatya’ya geçeceğiz. İzlenimlerimi sizlerle paylaşacağım. En büyük zafer, seferdir, yolda olmaktır, yol açmak ve yol olabilmektir. Vesselâm.
Facebook Yorum
Yorum Yazın