Türkiye, tarihinin en kritik seçimine gidiyor. Hem Cumhuriyet’in ikinci yüzyılı dolayısıyla önemli bir seçim hem de birinci yüzyılın sonlarında verilen mücadelelerin neticelenmesi açısından çok dikkat edilmesi gereken bir seçim.
Sıradan bir seçim, sıradan bir yönetim değişikliği tercihiyle karşı karşıya değiliz. 15 Temmuz gecesi milletin çıplak elleriyle elde ettiği zaferi geri almak isteyenler ile zaferi taçlandırmak ve nihai amacına ulaştırmak isteyenler arasında geçecek.
Bunu siyasi tartışmaların ötesinde söylüyorum. Siyasi taraflar açısından söylemiyorum. Seçim tarihi 14 Mayıs, dolayısıyla seçim aynı zamanda 27 Mayıs rejiminin ihdas ettiği vesayetçi sistemi bir daha gün yüzüne çıkamayacağı şekilde sandığa gömme seçimidir.
15 Temmuz, çürüyen, yok olmak üzere olan 27 Mayıs rejimini yeniden ihya etmek isteyenlerin kalkıştığı bir darbeydi. Evet, milletimiz bu girişimi durdurdu, ama 15 Temmuz’un arkasındaki akıl ve irade kesinlikle teslim olmadı. Hâlâ çıkış arıyor, fırsat kolluyor.
14 Mayıs seçimleri onlar için fırsat kolladıkları, çıkış yolu aradıkları bir süreç olacak. Bunu içeride de dışarıda da gizlemiyorlar zaten.
Sahada tablo iyiye gidiyor. Politik taraftarlığı olmayan, istikrar ve öngörüye göre hareket eden seçmen, “Erdoğan seçilemezse ne olur” sorusunu sormaya başladı. Bu çok önemli bir göstergedir. 7 Haziran seçimlerinden sonra bu saikle hareket edenler 1 Kasım’da AK Parti’yi yüzde 40’dan yüzde 50’ye taşıdı.
UYUYAN HÜCRELERE VE KRİPTOLARA DİKKAT!
Süreç böyle devam ederse Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın en yüksek oy oranıyla seçilmesi sürpriz olmaz. Bizim gördüğümüzü, 15 Temmuz’un arkasındaki akıl da görüyor. Bu yüzden sahayı değiştirecek hamleler gelebilir. Kolay kolay teslim olmayacaklar.
Beli kırılsa da, büyük zayiat almış olsa da küresel vesayetçilerin içerideki en kullanışlı elemanları hâlâ Fetullahçı teröristlerdir. “İşler iyiye gidiyor” rehaveti oluşursa uyuyan hücreler harekete geçirilir, kriptolar mesaiye başlar.
Seçimler yaklaştıkça milletin psikolojisini bozacak, toplumda infiale neden olacak hal ve hareketlerin bu süreçte beklemediğimiz anda karşımıza çıkarılması muhtemeldir. Hatta bazı FETÖ mensuplarının kendilerini patlatma, işlerini kaybetme, hapse girme pahasına ortaya çıkacağı da kesindir.
Dikkat edilmesi gereken alanların başında eğitim, sağlık başta olmak üzere bazı hizmetlerin aksaması yer alıyor.
FETULLAHÇI HAİNLER ALGI OLUŞTURMA KONUSUNDA ÇOK MARİFETLİ
Son zamanlarda özel eğitim alanında ciddi hareketlilik var. Unutmayalım Fetullahçıların en etkin oldukları sektör eğitimdi. Binlerce öğretmeni olan bir yapıydı FETÖ. Bu eğitim elemanları ne oldu, nerede istihdam ediliyor?
Doktor başta olmak üzere sağlık alanında yetişmiş insan kaynağı eksikliği dolayısıyla FETÖ’den ihraç edilen sağlıkçıların lisansları ellerinden alınmadı. Bu insanlar nerelerdedir?.. Sistemin aksamasına sebep olabilecek durumları var mı?..
FETÖ’nün güçlü olduğu bir başka alan bilişim. Bu alanda da hem dünyada hem ülkemizde çok ihtiyaç var. Hem resmi kurumların hem de özel sektörün bu konuda da çok dikkatli olması lazım. Dijital casusluk konusunda FETÖ, CIA ve MOSSAD ile yarışır seviyede.
Medya ve kurumların basın, halkla ilişkilerini yapan birimlerin de çok dikkat etmesi gereken bir sürece girdik. Fetullahçı hainlerin algı oluşturma, yalan yayma, itibar suikastı konusunda çok marifetli olduklarını asla aklımızdan çıkarmamamız lazım.
‘Nefes’ filmindeki o meşhur sahneyi hatırlayalım: “Uyursan ölürsün.” Evet, rehavete kapılırsak, FETÖ’ye can suyu oluruz…
Facebook Yorum
Yorum Yazın