İki asır öncesine kadar Rus ruhu diye bir şey vardı. Şimdi Rus ruhu diye bir şey kalmadı. Hayalete dönüştü, dünyanın başına bela olmak üzere…
O yüzden hem Rus ruhu’nun nasıl bir şey olduğunu, bu ruhun nasıl yok olduğunu, hayalete dönüştüğünü ve bunun nasıl bir küresel felâketi tetikleyebileceğini derinlemesine irdelememiz geriliyor.
RUS RUHU VE ÜÇ SACAYAĞI
Üç temel sacayağı vardı Rus ruhunun:
Birincisi, emperyal bir vizyona sahip olması.
İkincisi, Ortodoks geleneğin temsilcisi olduğunu düşündüğü için, Ortodoks geleneğinin bütün hayatında ve kurumlarında izdüşümlerini gösterebilmiş olması.
Üçüncüsü de, Rus ruhunu hem yeşerten hem de işleyen güçlü bir felsefî söylemin, edebiyat ve sanat geleneğinin olması.
Danilevski, Berdayev gibi düşünürler, Puşkin, Dostoyesvki, Tolstoy, Tarkovski gibi sanatçılar, bu ruhu eserlerinde ilmek ilmek işlediler. Rus ruhu, felsefede, daha genelde düşüncede, roman, müzik, tiyatro ve sinema başta olmak üzere bütün sanat türlerinde derinlemesine ele alındı, zihinlere kazındı, kitlelere ulaştırıldı.
YİTİRİLEN RUH, HAYALETE DÖNÜŞÜR…
Bugün bu Rus ruhu, yaşıyor mu, peki?
Bence Rus ruhunun yaşadığından söz etmek zor ama tortularından, kalıntılarından söz edilebilir. Bir Puşkin’i, Dosto’su, bir Tarkovski’si yok artık Rusların.
Ruslar da, Rus karakteri de yok olmaya ramak kalmış durumda kapitalizmin, postmodern popüler neo-pagan kültürün hızla yaygınlaşmasıyla birlikte -her yerde olduğu gibi Rusya’da da.
Ruhu olan bir toplum ruhunu yitirdiği zaman, o ruh, hayalete dönüşür kaçınılmaz olarak ve dünyanın başına bela olur.
Bunu en iyi Alman tecrübesinde gördük. Modern Avrupa düşüncesinin ve sanatının kurulmasında büyük bir atılıma imza atan Alman ruhu, iki paylaşım savaşında tam anlamıyla hayalete dönüştü ve Avrupa’ya kan kusturdu, dünyayı cehennemin eşiğine sürükledi.
Aynı şey, yok olan Rus ruhu için de, kapitalizm tarafından yok edilen beş bin yıllık Çin ruhu için de geçerli. Ruslar da, Çinliler de kapitalistleştikçe ruhlarını yitirecekler, azmanlaşacaklar ve dünyanın başına bela olacaklar.
Şu an Çin’in de Rusya’nın da güçleri onlara karakterlerini, kişiliklerini ve derinliklerini kazandıran ruhlarından değil kapitalizme canhıraş bir şekilde sarılmalarından ve kapitalizm tarafından teslim alınmalarından kaynaklanıyor.
AVRASYA İMPARATORLUĞU PROJESİ
Rusların ekonomileri güçlü değil şimdilik. Üretime dayanan, yüksek teknolojiye dayanan ekonomileri yok Rusların.
Ekonomik çeşitlilik de söz konusu değil.
Rusların ekonomisi geniş coğrafyalarının armağanı: Deyim yerindeyse, “altın yumurtlayan” -ve alabildiğine geniş, kıtalar aşan- topraklara sahip olmaları. Doğal gaz, petrol ve zengin maden yatakları Rus ekonomisinin motoru.
Özetle söylemek gerekirse, Rusya’nın ekonomik gücü, toprakların üstünde yaptıkları üretimden değil toprakların altında yatan doğal kaynaklardan kaynaklanıyor.
O yüzden Rusların gücü, ekonomik değil, stratejik. Stratejik güç, silah gücünün çocuğudur. Pazınız ne kadar güçlüyse, stratejik gücünüz de kadar fazladır.
Rusya’nın bir Avrasya projesi var. Bu projede Rus ruhuna yer yok. Rus ruhu çoktan sırra kadem bastı. Kapitalizmin kazandırdığı güçle Avrasya imparatorluğu kurmaya çalışıyor Ruslar.
Baltık Denizi’nden Akdeniz’e kadar uzanan Doğu Avrupa’dan Batı’yı uzaklaştırma girişimi bir boyutunu oluşturuyor bu projenin.
Çin ile işbirliği yaparak bu projeyi hayata geçirmeye çalışması da diğer boyutunu.
Projenin esas boyutu, Asya üzerindeki kapitalist Batı hegemonyasını da sona erdirerek Rusya ile Çin’in başını çektiği kapitalist Doğu’nun hegemonyasını ilan eden yeni bir dünya düzeni kurmak.
Burada yeni bir dünya düzeni projesinin geliştirilmesi söz konusu. Türkiye de şimdilik bu projenin içinde de yer almak istiyor Batı ittifakına ilaveten.
Ama esas itibariyle, medeniyet iddialarıyla donanacak ve tarihî bir yürüyüşe soyunacak Müslüman Türkiye, bu projenin önünde engeldir.
BELARUSLAŞMA VİRÜSÜ
Kaldı ki, Ruslar, hegemonya alanları genişledikçe, Belaruslaşma virüsünü yayacak hatta dayatacaklar.
Belaruslaşma virüsü ne, peki? Boyunduruğu altına alınan ülkelerin kaslarının, sinir sisteminin etkisizleştirilmesi ve yok edilmesi, Rusların kölesine dönüştürülmesi.
Ruslar, eninde sonunda Türkiye’nin de Belaruslaştırılmasını isteyecektir. Ama buna ancak medeniyet iddialarına sahip çıkan bir Türkiye direnebilir.
Ruslar, üç gemilerinin Boğazlar’dan geçmesini istiyor, reddedileceğini bile bile.
Nitekim reddediliyor.
Peki, o zaman Rusya gemilerinin neden Boğazlar’dan geçmesini istiyor? Bir sonraki adımı düşünerek böyle bir yola başvuruyor Ruslar: Güvenlik garantisi isteyecek sonraki adımda. Çok tehlikeli oynuyor Rusya.
Türkiye’nin her hâl ve şartta Rusya’yla da, Ukrayna’yla da ilişkilerini koparmaması, gerek Ukraynalıların, gerek Batılıların gerekse Rusların Türkiye’yi savaşa sokma tezgâhlarına karşı uyanık olması kaçınılmazdır.
Facebook Yorum
Yorum Yazın