Bir deyim var “Ölümü gösterip sıtmaya razı etmek,” diye. Bugünlerde yaşadıklarımız buna benzemiyor mu? Politika faizi Kasım ayına kadar%19’dan %16’yaindirildi ama asıl kur atağının olduğu Kasım ayında faizler önce %16’dan %15’e indirildi ve döviz bugünkü seviyelere geldi. Daha sonraki hamlede ise 15 den 14 de indi ve tabiri caizse kızılca kıyamet koptu. Altın 1000, Euro 20 ve Dolar 18’igördü.
Millet kaygılanmaya başladı. Kimse geleceğe dair bir şey söyleyemiyor, bir öngörüde bulunamıyordu. Artık herkeste ümitsizlik oluşmaya başlamıştı. Kimse bir şey söyleyemez duruma gelmişti. Adeta sözün bittiği yerdeydik. Merkez Bankası’nın döviz satışı da fayda etmiyordu. Hem kendimizin hem de ülkemizin geleceği için kaygılanmaya başlamıştık.
Bir anda bir şey oldu her şey değişti. Hani bir hikaye vardır eşeğini kaybedersin, arar bulamaz tam ümitsizliğe kapılırsın ve eşeğini bulursun ve o eşeği sanki bedavaya almışsın gibi sevinirsin. İşte durumumuz aynen bunun gibi!
Evet öyle bir paket açıklandı ki, bu sefer de her şey tersine döndü. Hiçkimsenin beklemediği ve öngöremediği değer artışı oldu Türk Lirası’nda. Sadece Türkiye’deki işin uzmanları şaşırmadı bu duruma bütün dünya şaşırdı. Birçok ekonomi uzmanı “Bütün ezberler bozuldu,” diye açıklama yaptılar.
Kimileri bu duruma “Reis Türk milletiyle swap anlaşması yaptı,” diye olumlu yaklaşırken, kimileride “Bu ucu açık bir faiz düzenidir. Bu düzende Türkiye daha büyük risk altına girmiştir. Zengin daha da zengin olacaktır,” diye endişelerini ve eleştirilerini dile getirdiler.
Bazıları da “Madem müdahale ile oluyordu neden erken müdahale etmediniz?” diye eleştiri getirdiler. Evet bizde ölümü görüp sıtmaya razı olanlardanız. Bundan dolayı bizi eleştirenlere de “Ne yani ölümü görüp gömülmeye mi razı olsaydık?” diyoruz. Birde “Geç olması hiç olmamasından iyidir. Zararın neresinden dönülse kardır.” diye hatırlatıyoruz.
Türkiye’de siyaset o kadar kutuplaştı ki, iktidar taraftarı kötü gidişe bile söz edemezken, muhalefette ise biz yine de -muhalefetin bazıları! diyelim- nerdeyse dövizin düşmesini üzüntüyle karşıladılar. Bu insanlar reis gitsinde isterse ülke batsın diye düşünüyorlar. Bunu jest, mimiklerinden ve konuşmalarından anlayabiliyoruz. Belki ilerde isimde veririz.
Bizler bile artık endişelenmeye başlamıştık. “Müdahalelerde fayda etmiyor, ne olacak halimiz,” diye düşünürken müdahalenin işe yaradığını görmek herkesi ümitlendirdi ve güven duygusu yeniden yeşerdi.
Tabii ki sıkıntılar bitmiş değil. Süreç doğru yönetilmeli. Herkes, her kurum üzerine düşeni fazlasıyla yapmalı. İnşallah taşlar yerli yerine oturur da bu sıkıntılı günleri az hasarla atlatırız. Yoksa bütün kazanımlarımızı, tezgahlarımızı ve geleceğimizi kaybetme riskiyle karşı karşıya kalabiliriz.
Ülkeyi yönetenlerin yaşadığımız coğrafyayı da göz önünde bulundurup olasıdış mihraklar ve iç bağlantılarının hamlelerini öngörüp ona göre tedbir alıp, ona göre adımlar atması görevidir. Yani hangi hamle ne getirir düşünmek ve tedbir almak ülkeyi yönetenlerin sorumluluğudur. Biz her halükarda devletimizin yanındayız. Yeter ki devletimiz milletinin yanında olsun.
Geleceğe ümit ile bakmamızı sağlayan başka gelişmelerde var ama onları İnşallah haftaya yazacağım.
Facebook Yorum
Yorum Yazın