Türkiye’nin 75 yıllık demokrasi tarihinde darbenin her çeşidi yaşandı. Kanlı darbeden post modern darbeye, muhtıradan e-muhtıraya, vesayetçiler milletin iradesini gasbetmek için her türlü yola başvurdu. 27 Mayıs’la başlayan darbe süreci 15 Temmuz’da milletin direnişiyle sona ermiş gibi görünse de ülkemizde darbe heveslilerinin kolay kolay pes etmeye niyeti yok.
“Büyük Atatürk’ün ‘Yurtta sulh, cihanda sulh’ prensibi bayrağımızdır. Bütün ittifaklarımıza ve taahhütlerimize sadığız. NATO ve CENTO’ya inanıyoruz ve bağlıyız. Düşüncemiz ‘Yurtta sulh, cihanda sulh’tur” (27 Mayıs 1960).
“Atatürk’ün bize hedef verdiği çağdaş uygarlık seviyesine ulaşmak ümidini kamuoyunda yitirmiş ve Anayasa’nın öngördüğü reformları tahakkuk ettirememiş olup Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceği ağır bir tehlike içine düşürülmüştür… Atatürkçü bir görüşle ele alacak ve inkılâp kanunlarını uygulayacak kuvvetli ve inandırıcı bir hükûmetin demokratik kurallar içinde teşkili zarurî görülmektedir” (12 Mart 1971).
“Atatürk Milliyetçiliğinden hız ve ilham almanın, politikada “Yurtta sulh cihanda sulh” ilkesine bağlı kalmanın, milli mücadele ruhunun, millet egemenliğine, Atatürk ilke ve devrimlerine olan bağlılığın tam şuurunu yerleştirmek ve geliştirmekle ülkemize yönelik tehditlerin ulusça göğüsleneceğine inanıyoruz” (12 Eylül 1980).
“Atatürk ilke ve inkılâplarına sadık, aydın din adamları yetiştirmekle yükümlü, milli eğitim kuruluşlarımız, Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun özüne uygun ihtiyaç düzeyinde tutulmalıdır. Atatürk, vatan ve millet sevgisi, Türk milletini çağdaş uygarlık düzeyine çıkarma ülkü ve amacı doğrultusunda bilinçlendirilmesi ve çeşitli mihrakların etkisinden korunması bakımından; 8 yıllık kesintisiz eğitim, tüm yurtta
uygulamaya konulmalı” (28 Şubat 1997).
“Ulu Önder Atatürk’ün, ‘Ne mutlu Türküm diyene’ anlayışına karşı çıkan herkes Türkiye Cumhuriyeti’nin düşmanıdır ve öyle kalacaktır. Türk Silahlı Kuvvetleri, bu niteliklerin korunması için kendisine kanunlarla verilmiş olan açık görevleri eksiksiz yerine getirme konusundaki sarsılmaz kararlılığını muhafaza etmektedir ve bu kararlılığa olan bağlılığı ile inancı kesindir” (27 Nisan 2007).
“Bu ahval ve şerait altında yüce Atatürk’ün önderliğinde milletimizin olağanüstü fedakârlıklarla kurduğu ve bugünlere getirdiği Cumhuriyetimizin koruyucusu olan Türk Silahlı Kuvvetleri, ‘Yurtta sulh, cihanda sulh’ ilkesinden hareketle…” (15 Temmuz 2016).
ATATÜRKÇÜLÜK MASKESİYLE MİLLETİN İRADESİNİ POSTALLA ÇİĞNEDİLER
Bütün darbe, muhtıra ve darbe girişimlerinin sahipleri, hep Atatürk’ün arkasına saklandı. Hepsi Atatürkçülük maskesiyle demokrasiyi askıya aldı, milletin iradesini postalla çiğnedi veya çiğnemeye kalkıştı.
Yine hemen hemen bütün darbe girişimlerinde en sık kullanılan kavramlar arasında teğmen, genç subaylar, Harbiyeliler ifadeleri ilk sırada yer alır. Darbecilerin en önemli hedefleri arasında Harp Okulları var.
75 yıllık demokrasi hayatında böylesine travmalar yaşamış ve son olarak 8 yıl önce 15 Temmuz’da gösterdiği direnişle ülkeyi uçurumun kenarından kurtarmış milletimizin, Harp Okulları’nda yaşanan her türlü korsan gösterilere karşı hassas olacağını bilmeyenler, bilemeyenler ya kendileri çok saftır ya da milletimizi balık hafızalı sanıyor.
Fetullahçı Terör Örgütü’nün TSK’ya sızmasıyla ilgili ilk bilinen resmi girişim 1986 yılında fark edildi. Fetullahçı ihanet şebekesinin soru çalarak, TSK’ya askeri öğrenci sızdırdığı tespit edilmiş ve bir soruşturma gerçekleştirilmiş. 250 öğrenciyi kapsayan soruşturmada “dincilik” yaftasıyla bazı öğrenciler ihraç edilirken, asıl Fetullahçılar TSK’da kalmayı başarmış.
1986 yılında Fetullakçılık’tan soruşturma geçirip TSK’da kalmayı başaran teğmenler, 15 Temmuz’da general iken ihanetin başını çekti.15 Temmuz’la ilgili hazırlanan raporlar ve yapılan soruşturmalar neticesinde 1986 yılında itirafçı olmuş gibi davranıp sistemde kalıp teğmen olan öğrencilerin tamamının, 15 Temmuz darbe girişimine general veya albay rütbesiyle katıldığı belirlendi.
GÖZ YUMMANIN BEDELİ YARIN ÇOK AĞIR OLUR
Yine geçtiğimiz yıl Tuzla Piyade Okulu’nda yaşanan hadiseler tam anlamıyla irdelenmediği için, bu hadiselerin arkasındaki karanlık akıl ortaya çıkarılmadığı için, bu hadiselere neden olan teğmenlerin yetiştiği ortama odaklanılmadığı için bugün başka bir tartışmanın içindeyiz.
Türkiye’de darbe heveslileri hiçbir zaman bitmeyecek. 1986 yılında yapılan yanlış tekrarlanmamalı. Bugün yapacağımız en küçük bir ihmal ve göz yummanın bedeli yarın çok ağır olur.
Facebook Yorum
Yorum Yazın