Reklamı Geç
SATILIK HABER SİTESİ
Hüseyin LİKOĞLU

Hüseyin LİKOĞLU

Mail: [email protected]

​ Temel Bey! Sizi çok iyi anlıyoruz ama günahlarınızı başkalarına yükleyerek onlardan kurtulamazsınız… Tövbe edin!

​ Temel Bey! Sizi çok iyi anlıyoruz ama günahlarınızı başkalarına yükleyerek onlardan kurtulamazsınız… Tövbe edin!

Saadet Partisi lideri Temel Karamollaoğlu, “Yuvarlak Masa” ile ilgili Yeni Şafak’ın manşetinden yola çıkarak, veryansın etti.

- Hakkını helâl etmeyecekmiş…

- İki eli yakamızda olacakmış…

- Günahlarını bize yükleyecekmiş…

Temel Bey’i kızdıran manşete sonra geleceğim, önce birkaç hususu açıklığa kavuşturmak lazım.

Karamollaoğlu, Yeni Şafak’ın sahibi aileyi ve Ahmet Albayrak’ı isim vererek doğrudan hedef gösteriyor ve gerçek dışı bilgiler veriyor: Yeni Şafak’ı Albayrak ailesinin kurduğunu ve kuruluş aşamasında, Yozgat’ta bir grup Refah Partili milletvekilinin de yer aldığı bir toplantıda kendisinden görüş istendiğini iddia ediyor.

Yeni Şafak gazetesi 1995 yılında kuruldu. Kuruluşunda Albayrak ailesi yoktu. İmtiyaz sahibi İz Yayıncılık’tı. Grup, bu işi ancak iki yıl yürütebildi ve 1997 yılı sonunda gazeteyi elden çıkarmayı kararlaştırdı.

GAZETE FETULLAH’A GİTMESİN DİYE

28 Şubat’ın en şedit şekilde kendini hissettirdiği dönemde doğrusu açıkça gazeteye talip çıkan olmadı. Fetullah Gülen’in Yeni Şafak’ı aldırmak istediğine ilişkin haberlerin çıkması üzerine, gazetenin Fetullah Gülen’e gitmemesi için devreye girildi ve Albayrak ailesi Yeni Şafak’ın yeni sahibi oldu.

Bu arada Yeni Şafak gazetesi Albayrak ailesinin kiracısıydı ve gazeteyi almaları konusunda da bazı dostlar devreye girmişti.

Bütün sıkıntılı zamanlarda olduğu gibi 28 Şubat’ın Müslümanlar üzerinden silindir gibi geçtiği o dönemde de Albayrak ailesi elini değil, gövdesini taşın altına koydu. 1998’in ilk aylarında Yeni Şafak’ın sahibi oldu. Yeni Şafak kurulduğu günden beri, antidemokratik uygulamalara karşı en net tavrı ortaya koydu, vesayetler karşısında milli iradenin yanında yer aldı.

Ancak bunun bir bedeli olacaktı.

YOZGAT DOĞRU, AMA ZİYARETİN NEDENİ BAŞKA

Albayrak ailesi, 28 Şubat darbesine karşı gösterdiği direncin bedelini ödedi. Ahmet Albayrak hayatında Yozgat’a bir kez gitti. Nedeni ise kardeşi Mustafa Albayrak’ın Yeni Şafak’ın dik duruşu nedeniyle hapsedilmesiydi. Ahmet Albayrak, önemli bir hukukçu ile görüşmek için 2001 yılında Yozgat’a gitti.

Yeni Şafak’ın, en başta belirlediği çizgiyi kararlılıkla sürdürmesi, dün olduğu gibi bugün de birilerini fazlasıyla rahatsız ediyor.

Sayın Karamollaoğlu, CHP ve kısmen FETÖ ile girdiği ilişki nedeniyle saplandığı günah bataklığında dayanma sınırına geldiğinin farkında ve bu günahları başkalarına yüklemek istiyor. Bu kadar günahı bir Müslümanın tek başına taşımasının mümkün olmadığının biz de farkındayız.

İstanbul’da kadınlara meslek eğitimi vermek ve ek gelir sağlamalarına imkân sunmak için açılan İSMEK kurslarında artık LGBT eğitimi veriliyor. CHP lideri, devasa billboardlara eşcinsel evlilik vaatleri içeren afişler astırıyor. Müslüman olduğuna inandığımız Temel Karamollaoğlu’nun bundan dolayı büyük bir ıstırap içinde olduğunu düşünüyoruz.

28 Şubat Post-Modern darbesinde rol alan darbeci komutanlardan hesap sorulmasından, “Ordunun bu kadar üst rütbelerinde yer almış komutanlarının yargılanmasını içime sindiremiyorum” ifadeleriyle rahatsızlık duyduğunu dile getiren Karamollaoğlu’nun 28 Şubat’ın 25’inci yılında yapılacak açıklamanın içinde yer alacak olmasının günahı içinde de ezildiğinin farkındayız.

Bu arada İBB’nin bazı sosyal tesislerinde içki servisi başladı. Bunca olayın yanında hafif kalır ama yine de hatırlatmakta fayda var.

FARKINDAYIZ… EZİLİYORSUNUZ…

Çok haklısınız Sayın Karamollaoğlu!

Bu yüke dayanmak, onun altında ezilmemek mümkün değil. Ama bundan kurtulmanın yolu günahları başkalarına yüklemek değildir. Günahlardan kurtulmanın yolu tövbe etmektir ve tövbe kapısı kıyamete kadar açıktır.

BUNLAR AVRUPA KONSEYİ KARARLARI DEĞİL Mİ?

Gelelim Temel Karamollaoğlu’nu böylesine hezeyanvari konuşmaya sevk eden manşet haberimize. Malum, 6 parti genel başkanı uzun bir “Nasıl oturacağız” tartışmasından sonra Yuvarlak Masa’da karar kıldılar ve geçtiğimiz 12 Şubat akşamı bir araya geldiler. Beş buçuk saat süren akşam yemeğinden sonra 6 liderin imzasının olduğu bir mutabakat metni yayınlandı.

Mutabakat metninde dikkat çıkan iki husus var:

Birincisi, aylardır üzerinde çalıştıkları ve adına Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem dedikleri çalışmayı 28 Şubat’ta açıklayacak olmaları.

İkincisi ise Avrupa Konseyi’nin kararlarına atıfta bulunmaları.

Mutabakat metninde yer alan “Avrupa Konseyi kararları” ifadesinden yola çıkarak, bir haber çalışması yaptık. Avrupa Konseyi’nin yakın zamanda kayıtlara geçmiş Türkiye karşıtı kararlarını derledik. Haberimizde yer alan bazı maddeleri birer cümleyle özetleyecek olursak;

- Avrupa Konseyi’nin Ayasofya ile ilgili bir değerlendirmesi var mı, var.

- İstanbul Sözleşmesi’yle ilgili bir değerlendirmesi var mı, var.

- Türkiye’nin Libya ile yaptığı anlaşma ile ilgili bir değerlendirmesi var mı, var.

- Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki faaliyetlerine karşı bir değerlendirme var mı, var.

- Türkiye’nin Suriye başta olmak üzere terör örgütü PKK’ya yönelik operasyonlarına bir karşı duruş var mı, var.

- Türk yargısının Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş hakkındaki kararlarına karşı çıkış var mı, var.

- Terör örgütü elebaşı Öcalan ile ilgili bir talebi var mı, var.

REDDEDİN, KURTULUN!

İşte bütün bunları hatırlatan bir haberi manşete taşıdık. Haberde neye vurgu yaptığımız açıkça ortadayken kelime oyunu yaparak meseleyi başka yere çekme gayretine düşenler oldu.

İtiraz neye: “Efendim bunlar o masada konuşulmadı.” Evet, konuşulmadı ama o kararları veren Avrupa Konseyi’nin normlarına atıf yapıldı.

Herhangi bir sözleşme yaptığınızda ilgili kanunun maddesine atıf yaparsınız, ama o kanunun maddelerini yazmazsınız. Sonra yeri ve zamanı gelince o kanunun gerektirdiği şartları yerine getirirsiniz.

Haydi, o masada Avrupa Konseyi’ne atfın ne anlama geldiğini düşünemediniz, o masadaki ortaklarınızın söz konusu konularla ilgili düşüncelerini de mi duymadınız?

Haydi diyelim ortaklarınızın söylediklerinden de haberiniz yok. O zaman çıkın deyin ki: “Biz Avrupa Konseyi’nin bu açıklamalarına zinhar karşıyız.”

Böyle bir açıklamadan herkes memnuniyet duyar, yürekler serinler. Mesele biter.

Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar