Kemal Kılıçdaroğlu hakkında yazı yazmamak için direniyorum ama Sayın Kılıçdaroğlu ne yapıp edip direncimi kırıyor. Hakkımda açtırdığı ceza ve tazminat davalarından korktuğum için değil, bir gazeteci olarak muhalefet partisine cevap yetiştiren durumunda görünmek istemediğim için. Siyasetçinin muhatabı siyasetçidir, ancak gazetecilik alanına giren konulara kayıtsız kalamayız.
CHP lideri Kılıçdaroğlu yine ve yeniden geçtiği kamera karşısında, “Emniyet ve jandarmanın uyuşturucu ticareti yaptığını” söyledi. Kemal Bey’in siyasi manevralarına baktığımızda bu sözlerin bir anlamı yok.
Siyasi istikbalini “Türkiye’de ekonomik kriz çıkacak, vatandaş da tıpış tıpış gelip bana oy verecek” anlayışı üzerine kuran birisinin, beklediği ekonomik kiriz çıkmayınca böyle saçmalaması kadar doğal bir şey olamaz.
Dolayısıyla bu konuyla alakalı bir şey yazmaya gerek yok. Ekonomi toparlandıkça Kılıçdaroğlu öncülüğündeki muhalefetin “dağıtmaktan” başka çaresi yok. Devletin en üst makamı bile Kemal Kılıçdaroğlu için “güvenlik sorunu” ifadesini kullanmıştı. Ötesi yok.
Ben, Kılıçdaroğlu’nun emniyet ve jandarma için kullandığı ifadeden çok, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun cevap verirken dile getirdiği husus üzerinde durmak istiyorum. Sayın Soylu, “Kendi partilisini büyükelçilere gönderdi. Altılı masanın ortaya koyduğu deklarasyonu redakte ettirdi. Yarın öbür gün bunun ses kaydı ortaya çıkarsa, bir vatansever bunun ses kaydını mahkemeye gönderirse ne olur?” diye sordu.
Bir vatansever bunu yapar mı bilmiyoruz. Ama vatanını sevmeyen birileri bir ses kaydını Kemal Bey’e dinletmiş olabilir mi? Öncelikle bu sorunun cevabını bulmalıyız.
“Ben Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun Özel Kalem Müdürüyüm… 05……..98 numaralı telefon sahsıma aittir. 20 yıla yakın süredir bu telefonu kullanırım. 05…….28 numaralı telefon ise Sayın Genel Başkanımın bir süre kullandığı, ancak onun adına kayıtlı olmayan bir telefondur.”
Bu ifade, FETÖ’nün yasa dışı dinlemeleriyle ilgili davada Kemal Kılıçdaroğlu’nun en yakınındaki isim olan Şükran Kütükçü’ye ait. Yargılama aşamalarında da görüldüğü gibi FETÖ, Sayın Kılıçdaroğlu’nu daha CHP Gurup Başkanvekili iken 2008 yılından itibaren yasa dışı dinlemeye almış. Nasıl mı dinlemiş? Hakkında İBDA-C’den soruşturma olan Mustafa Uzun adına düzenlenen dinleme talebine Mustafa Uzun’un adı ve T.C.’si yazılmış, dinlemeye alınacak telefon numarası olarak da Kemal Bey’in numarası yazılmış.
Dinlemenin kaç ay veya kaç yıl sürdüğünü bilmiyoruz, lakin bu dinleme olayından sonra Genel Başkan olduğu herkesin malumu. Bir şey daha biliyoruz: Sayın Kılıçdaroğlu, yargılamaya müdahil olmadı ve şikâyetçi de olmadı.
FETÖ’nün yasa dışı dinlemelerle elde ettiği materyalleri ABD’ye kaçırdığı ve örgütün amaçları doğrultusunda kullandığı bilgisi yaygın. Kılıçdaroğlu, ABD’de hamburger yerken yanına maskeli birilerinin gelip bir ses kaydı dinletip dinletmediği veya bir görüntü izletip izletmediği, Sayın Soylu’nun bahsettiği vatanseverin mahkemeye vereceği ses kaydından daha önemli. Ama şimdilik Bakan’ın açıklamasıyla güncellenen olaydan devam edelim.
Bir büyükelçinin, içinde yer aldığı bir ses kaydının yayınlanması Viyana Sözleşmesi nedeniyle sıkıntıya yol açabilir. İlgili ülke “Siz bizim büyükelçimizi mi dinletiyorsunuz” diyerek çıngar çıkartabilir. Fakat mesele, ülke meselesi…
Viyana Sözleşmesi’ni bir kere delmekten zarar gelmez.
Ey vatansever!
Bir an önce söz konusu ses kaydını ilgili mahkemeye ulaştır. Nereye başvuracağını bilmiyorsan 17 Kasım’da Ankara 24. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde duruşmam var, o mahkemeye iletebilirsin…
Facebook Yorum
Yorum Yazın