Mardin’in kurtuluşunda büyük büyük fedakarlıklar gösteren Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Reis’i Hüseyin Bey, eşraftan Abdülkadir Paşa, Belediye Reisi Kasım Çelebi, Hacı Faris Çelebi, Hıdır Çelebi, Şeyh Mehmet Ali, Abdürrezzak Çelebi, Hacı Abdurrahman Çelebi, Mollazade Eyüp, İshak Efendi, Kolağasızade Abdülmecit, Ensarizade Şeyh Kasım Efendi ve Mardin Temsilcileri; Necip, Derviş,Mithat, Hasan, İbrahim ve Esat Bey’efendileri ve isimleri sayfalara sığmayan yüreklerde ölümsüzleşmiş olan diğer tüm Mardinlileri dil, din, ırk ayırımı yapmaksızın şükranla yad eder, Allah’tan rahmet dilerim.
Bilindiği üzere, latince’de güzel bir özdeyiş vardır; “Abyssus abyssum invocat”(Uçurum uçurumu davet eder, yani hata yeni hataların davetçisidir).Şu anda Mardin kurtuluşu konusunda da benzer bir durumla karşı karşıyayız. Sözkonusu olay kamuoyuna yansıtıldıktan ve birçok yazılı ve görsel medyada yer aldıktan sonra özellikle gazeteci Sayın Yılmaz Özdil’in makalesi başta biraz önce adlarını okuduğum değerli zevat olmak üzere, o dönemin canlı şahitlerinin kemiklerinin sızladığını acı bir şekilde hissettim.
Bu tarihî hatanın “Lapsus Calami”( Sürç-i kalem) mi? Yoksa, “Lagsus Linguae”(Sürç-i Lisan) m? Olduğunu bu toplantı sonunda ortaya koymak için ne gibi çalışma yapılması gerekeceğini belirlemek Mardin’in geleceği açısından büyük önem arz etmektedir.
Halen güncelliğini koruyan Mardin’in işgal edilip edilmediği ve buna bağlı olarak 21 Kasım Mardin’in Kurtuluş gününe değinmeden önce, kısaca İngiliz ve Fransızları Sykes-Picot anlaşmasına götüren nedenler üzerinde durmak gerekir;
Dönemin Fransa Cumhurbaşkanı Poincare, Güneydoğu Bölgesi, Suriye, Klikya ve Musul’un işgali ile ilgili ilk açıklamasını Fas sorunu konusunda yaptığı açıklamalar sırasında kısa anekdot şeklinde ifade etti. Bu işgalin ilk işaret fişeği niteliğini taşıyordu. Daha sonraki yıllarda, bu istek ve arzu daha açık şekilde ortaya konuldu.
Ortadoğu petrollerine el koymak için fırsat kollayan İngilizler, Fransızlarla işbirliği yaparak hedeflerine daha kolay yoldan ulaşmak istediler. Nitekim de süreç istedikleri gibi gelişti.
Böylece bölgemiz İngiliz ve Fransız casusların cirit attığı bir arenaya dönüştü. Bu bağlamda, İngiliz Sir Mark Sykes yaklaşık 14-15 kez bölgemizi ziyaret ederek her konuda bilgi derleyip İngiliz Hükümeti’ne A’dan Z’ye kadar raporlar sundu.
İngiliz-Fransız işbirliği Sykes-Picot anlaşmasıyla daha somut bir yörüngeye oturdu.
Osmanlı Devleti 30 Ekim 1918’de İtilaf Devletleri’yle imzaladığı Mondros Ateşkes Anlaşması’nın 24. Maddesine göre, Vilayet-i Sitte olarak adlandırılan (Erzurum, Sivas, Elazığ, Van, Bitlis ve Diyarbakır) yerlerde herhangi bir kargaşalık olması durumunda , bu vilayetlerin herhangi bir kısmını işgal hakkını itilaf devletleri muhafaza edeceklerdir. 24.maddede Mardin, Diyarbakır’a bağlı olarak ifade edilmektedir.
İngilizler, Musul’dan başka 24 Mart 1919’da Urfa’yı da işgal edince fiili olarak Mardin’e bağlı olan ve şu anda büyük kısmı Suriye sınırları içerisinde kalan, Ras-el Ayn, Derbesiye(Şenyurt) ‘nin güneyi ve Nusaybin’in güneyi de işgal altında kalmış oldu.Böylece, kısmen de olsa, Mardin’in bir kısmı İngilizler tarafından işgale uğramış oldu.
İngilizler, bununla yetinmeyip, Mayıs 1919’da Edward William Novel’i Mardin’e gönderdi, ayrıca yüzbaşı Woly de bu bölgede bazı yıkıcı faaliyetler içerisinde bulundu. Buradaki amaç, Mardin’de kargaşa ortamı yaratarak, Mondros Anlaşmasının 24. Maddesi’ni uygulayıp Mardin’i bütünüyle işgal etmekti.
6. Ordu Musul’dan geri çekilirken getirilen ve Mardin’e yerleştirilen ağır silahlar ve techizatlar Diyarbakır’a nakledilmeye başlandı.İngilizler, Mardin’in boşaltılması ve kendilerine teslimi konusunda sürekli Türk Yetkilileri uyarmaktaydılar. Mardin’in işgal teşebbüsü neredeyse an meselesiydi.
Nihayet Temmuz 1919da Llod George ve Clemenceau prensip anlaşmasına vararak Güney Bölgelerinde İngiliz Birlikleri’nin yerine Fransız Kuvvetleri’nin geçmesini ilke olarak kabul ettiler.
1 Kasım 1919’dan itibaren İngiliz Kuvvetleri’nin bu bölgeden çekilmesi ve yerlerini Fransızlara terk etmesi konusunda Fransız-İngiliz anlaşması imzalandı.
Mardin’in işgal altındaki Ras-el Ayn ve diğer güney sınırları dahil bütün bu bölgedeki Fransız Birlikleri Beyrut’taki Fransız General GOUREAU’ya tabi olacaklardı.30 Ekim 1919’da Mardin’in işgal altındaki güney toprakları Urfa ile birlikte Fransızlara devredildi.
Urfa Bölgesinden Ali Saib Bey, Fransız Güçleri’nin komutanlarına çok sert bir ültimatom göndererek, kısa süre içerisinde doğu bölgesini terk etmedikleri takdirde silah zoruyla çıkarılacaklarını ifade etti.
Fransız General Gouraud, ilkin bu tehdidi bir blöf gibi algıladı. Fakat yaptırdığı bir istihbarat sonucunda bölge halkının Fransızlara sıcak bakmadığını anladı.
Tam bu sırada, Klikya’da görev yapan İsthkam Bölüğünden Yarbay Normand’ı , Urfa, Mardin ve Diyarbakır’da askeri, mülki ve sivil halk ile görüşmeler yapmak üzere tam yetkiyle görevlendirdi.
Ünlü Fransız tarihçi Ve’ou’ya göre, Normand’ın Mardin’e gönderiliş şekli şöylece ifade edilmektedir;
General Gouraud, Normand’ın bölgeye vaki ziyaretinin, Klikya’da General Foch tarafından ikmal edilen ve Beyrut’ta istiflenen top, tüfek ve telsiz cihazlarından daha güçlü olacağını zannetmişti.
Yarbay Normand, yanında asistan olarak bir Fransız Teğmen, tercüman olarak bir Türk Binbaşı, altı Türk görevli ve yaşlı bir Kürt Kılavuz alarak at üstünde Adana’dan Urfaya doğru hareket etti. Bir gece Antep’te Flye Sainte Marie (Sivil danışman Rafi Kerlakyan bu görüşme anını kayda aldı) ‘nin misafiri oldu.Flye, Normand’ın Mardin ile ilgili anlattıklarını büyük bir telaşla dinledi. Normand, Mardin’de mukavemet göreceğini bile bile kendisinden emin bir şekilde Mardin’e doğru yola koyuldu.
Mardin’de kalabalık kendisine saldırmak istedi. Fakat Mutasarrıf kendilerine şöyle seslendi; "Eğer on bin Fransız gelse on binini de öldüreceğiz. Lakin, iki misafirimizi öldürmekle şerefimizi ayaklar altına almak istemiyoruz."Böylece Normand’ın işgal planları suya düşmüş oldu.
Beyrut’a dönüp General Gouraud’a sözlü raporunu iletince, General , üzerindeki sorumluluğu atarcasına, "General Robert de Caix de Sainte Aymour(Gouraud’un Genel Sekreteri) seni Mardin’e yalnız başına göndermekle ne kadar aptalca bir iş yapmış" dedi.
Edward Bremond da Mardin’in işgal teşebbüsüne işaret ederek; Mardinliler etraflarındaki işgallerden olsa gerek, iyice fanatikleşmiş durumdadırlar.
Normand’ın Mardin’de gördüğü muamele işgal toprakları üzerinde büyük bir dalga etkisi göstererek Fransızlara karşı mukavemette adeta itici bir rol oynamıştır.
11 Nisan 1920’de Fransızlar Urfa’dan geri çekilirken, Mardin’e bağlı Ras-el Ayn’in kuzeyden bir bölümü de terk ettiler. Fakat asıl Ras el Ayn, Fransızların elinde kaldı.
20 Ekim 1921 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti adına Dışişleri Bakan’ı Yusuf Kemal Bey ile Fransa Hükümeti’ni temsilen M. Henry Franklin-Bouillon arasında Ankara itilafnamesi imzalandı.
Buna göre, Mardin sınırı, Çobanbey İstasyonun’dan başlamak üzere Demiryolu izlenecek ve demiryolunun platformu Nusaybin’e kadar Türk arazisi üzerinde kalacaktır. Böylece Mardin’in verimli birçok arazisi ve Ras-el Ayn ilçesi Fransızlar tarafında kaldı.
Böylece, Mardin merkez 9 Ocak 1920 tarihinde Fransız işgalinden kurtulmuş, ayrıca 11 Nisan 1920’de Mardin’in bir kısım toprağı işgalden kurtulmuştur. Bu da gösteriyor ki, Mardin fiilen işgal edilmiş ve işgalden kurtulmuştur.
Bunun üzerine, TBMM Başkanı Mustafa kemal Atatürk, Mardin Mutasarrıflığına bir telgraf göndererek Mardin kurtuluşunun törenle kutlanmasını emir buyurmuştur.
Bunun üzerine, dönemin Mardin Belediye Başkanı, Mustafa Kemal Atatürk’e cevaben şu telgrafı gönderdi;
Saadetlü Efendüm Hazretleri,
Şeref telaki olunan telgraf emrinde Mardin’in istiklali tepşir olunduğuna binaen bu akşamın saat bir raddesinde memleket namına Belediyece tenvirat ve şenlik icra edileceğinden devair-i mülkiye rüesasına ayrıca malumat ita edilmiş olmakla maiyet-i Aliyeleriyle belediye dairesine teşrif buyrulması temennisiyle takdim olunur.
24 Temmuz 1336(1920)
Kayıt No: 6/2374
-Şimdi burada üç gerçek ortaya çıkıyor;
- Birincisi, Mardin Merkez 9 Ocak 1920 tarihinde işgalden kurtuluyor,
- İkincisi, 11 Nisan1920’de Mardin’in Güney sınır toprakları işgalden kurtuluyor,
- Üçüncüsü, Atatürk, Mardin Kurtuluşu’nun Temmuz ayında derhal kutlanması için talimat veriyor ve 24 Temmuz 1920’de ilk kurtuluş günü kutlanıyor.
Bu kutlama törenleri 21 Kasım 1924 tarihine kadar devam ediyor.
Peki neden 9 Ocak veya 11 Nisan değil de, 21 Kasım Kurtuluş günü olarak kutlanıyor. Üstelik her yıl 24 Temmuz’da da kutlamalar yapılıyordu.
İşe işin sırrı burada gizlidir.
Çünkü Atatürk, TBMM’nin 65inci toplantısında(21 Kasım 1923) kendisi ve 23 arkadaşına kırmızı-yeşil şeritli istiklal madalyası oybirliğiyle verildi ve Gazi ünvanını aldı.
Atatürk, İstiklal Madalyası aldığı bu günü, Kurtuluş Savaşı sırasında Urfa,Antep,Adana ve Maraş’ın kurtuluşunda önemli lojistik destekler veren ve General Harbourd’u en iyi şekilde ağırlayarak bir nevi Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda önemli bir harç görevi gören Mardin’i unutmayarak Mardin’in kurtuluş gününü kendi "İstiklal Madalyası ve Gazilik" günü olan 21 Kasım günü olarak uygun görmüştür. Aynı güne isabet birden fazla il veya ilçe kurtuluş günleri olmasına rağmen, 21 Kasım Günü’nün yalnızca Mardin’e tahsis edilmiş olması çok manidar olup, Mardin ve Mardinliler adına “Gazilik ve İstiklal Şeref Madalyası” dır.
Zaten, Kurtuluş günleri, 19.5.1930 tarihli ve 1624 Sayılı Dahiliye Vekalet’i Merkez Teşkilat ve Vazifeleri Kanunu’na 4445 sayılı kanunla eklenen ek maddeye göre kutlama yapılmaktadır. Her ne kadar 1624 ve 4445 Sayılı Kanunlar yürürlükten kaldırılmış olmakla birlikte, 3152 Sayılı Kanunun geçici 4. Maddesi gereğince, yeni Yönetmelik çıkarılıncaya kadar, bu Yönetmeliğin 3152 Sayılı Kanuna aykırı olmayan hükümleri yürürlüktedir. Dolayısıyla 3152 Sayılı Kanunun hala yürürlükte olan ilgili hükümlerine göre Mardin Kurtuluşu kutlanırken, bu günü Mardin Belediye Meclisi’nin aldığı bir kararla 2Onur Günü’ne çevirme yetkisi olmayıp, alınan karar aslında hukuken yok hükmündedir.
21 Kasım tarihinin önemi ; Mustafa Kemal için özel olan Gazilik unvanını aldığı 21 Kasım 1923’ü Mardin’e ithaf etti. Yoksa Mardin’in kurtuluş günü aslında bu tarih değildir.
Facebook Yorum
Yorum Yazın