Âsâr-ı âtikâ Hamidiye Kışlası’nın yeni gâzeli veçhesinin önünden geçerken burada görev yapan dönemin önemli simaları bir hayal inceliğiyle birer birer canlandı gözümün önünde.
Mardin’in yetiştirdiği önemli hassa mimarlarından Hekimyan kardeşlerin usta elleriyle şekil bulan bu görkemli taş yapı, kimlere ev sahipliği yapmadı ki tarih boyunca. Said Efendi burada görev yaparken, hayal-i muhal ile ileride Türkiye’nin birçok ilinde çok önemli mevkilere gelebileceğini nasıl tahayyül edebilirdi ki? Bu kışlaya damgasını vuran asil insan Albay Nazım Songar’ın, nal sesleriyle yeri göğü inleten, dövme üzengisi , kakmalı eğeri ile dillere pelesenk olmuş tab-ı selîme siyah Arap atı, kışlanın avlusunda oyun oynarken hayaller kuran, Kışlanın şâhid-i nâzenî olan oğlu Prof.Dr. Ayhan Songar da yok artık oralarda.
Gözlerim tarihin karanlık sayfalarına dalmışken, önümde sessizce duran sepya fotoğraf arşivim arasında kışlayı ziyaret eden dönemin Genel Kurmay Başkanı Fevzi Çakmak'ı aradı durdu gözlerim. Ulusal bayramlarda papyon ve frakla parke taşlar üzerinde boy gösteren ilk dönem Mardin resmi protokol mensupları da artık hiç görünmüyor ortalıklarda.
Uzun yıllar Hamidiye Kışlası’nın arka sokağında top koşturan biz küçük çocuklar için orası bir alamet-i farika idi. Top sürerken taş duvarlarda yankılanan bağırtılarımız ile tarihin sessizliğini bozmaya çalıştık bir dönem. Bizler de terk ettik o mekanları sessizce, yokuz artık.
En nihayetinde Hamidiye Kışlası, uzun yıllar küskün küskün yaslandı durdu o eşsiz payandalarına, adeta yıllara meydan okurcasına sessiz sedasız bekledi durdu yeni sakinlerini.
Sabancı Ailesi ile birlikte Hamidiye Kışlası, o eski şaşalı geçmişine göz kırparcasına yeniden canlanmış . O devasa cüssesiyle, Mardin tarihinde ben de varım diye haykırıp duruyor sanki.
Bu arada yeri gelmişken ifade etmek gerekirse; tarihin sessizliğini bozmak adına bu mekâna yeniden ruh kazandıran Sabancı ailesine de Mardin adına teşekkür borcumuz olsa gerek.
Mardin-20.10.2013
Facebook Yorum
Yorum Yazın