Reklam sektörü hakikaten akıl almaz olaylarla dolu. Tekelleşmenin had safhaya varmış olduğu bu reklam sektöründe hayatta kalabilmek için çok zor bedeller ödenmesi gerekiyor.
Sabahtan akşama kadar ‘milli’ kelimesi üzerinde naralar atan onlarca şirket ne yazık ki firmalarını ya tekelleşmiş ajanslara reklam mezesi yapıyor ya da geri dönüşü çok para kazandırıyor diye sosyal medya üzerinden yine onların tabiri ile ‘gâvur’lara para kazandırıyorlar!
Bir şirket ayda 50 bin lirasını sosyal medya üzerinden reklama bağlayıp bunun üzerinden ani geri dönüş alıyoruz diyerek milli ve yerli hiç bir kuruma reklam vermiyor.
Sonra milli kelimesi ile naralar atmaya devam ediyor.
AKILLARINDAN BİLE GEÇİRMİYORLAR
Daha Türkçesi mikrofon uzatsanız, milli ve yerli işletmeler hakkında uzun uzadıya konuşmalar yapacak kişiler, iş kendi hesaplarına gelince milli ve yerli duruş göstermeyi akıllarından bile geçirmiyorlar.
Yine bir kaç yıl önce tanınmış bir şirket sahibi kişi, “Yabancı sermayeye verilen itibarın yüzde onu ile milli ve yerli kuruluşları desteklesek, onlar da bir zaman sonra yabancı kuruluşlarla rekabet edebilecek düzeye gelirler. Bu da zamanla olur ama bizim duruşumuz bu olmalı" diye bir gazeteye demeç vermişti. Şimdilerde ise şahsi şirketlerinin reklamlarının tamamını yabancı sosyal medyalar üzerinden verdiğini kimsenin bilmediğini sanıyor!
“ELİN ‘GÂVUR’ FİRMALARI” SÖYLEMİ…
Eğer geri dönüş bekleniyor ise yine kendi tabirleri ile elin ‘gâvur’ firmalarına 50 bin lira vereceğine bunun sadece yüzde onunu milli firmalara verseler onlar da elin gâvuru gibi güçlü olacaklar ama bu sözler sadece mikrofon uzatıldığını zamanlarda kullanılan afili sözlerde kalıyor.
Milli bir duruş sadece siyasal bir duruş değildir.
Siyasi duruşunuz ne olursa olsun kişinin karakteri sözünün eri olması ile aynı değerdedir.
Milli ve yerli duruş hayatımızın her safhasında sözle değil icraaten olması gereken bir durumdur.
Bu duruşun politika ile siyasi düşünce ile zerre alakası yoktur.
TEKELLEŞEN REKLAM SEKTÖRÜ
Bir de gelelim tekelleşen reklam sektörüne...
Bunu uzun uzadıya anlatmak istemiyorum.
Yakın zamanda yaşadığım bir örnek ile bunu anlatayım ki ehil olan veya anlamak isteyenler anlasınlar.
Bir kaç hafta önce bir reklam ajansı ile görüştüm, internet ve yazılı gazetelerimizi tanıttım.
Ardından “Siteleriniz bizim için uygun değil çok hata var” dediler! “Öğrenelim de düzeltme yoluna gidelim” dedim. Ajans yetkilisi “Bizim reklamlarımızı ancak kalifiye siteler yayınlayabilir çünkü reklamları veren kurumlar piyasada iyi isim yapmış kurumlardır” diye bir açıklama(!) yaptı.
Bu esnada teknolojinin yeterince ilerlediğini unutmuş olacak ki benim verdikleri reklamların yayınlandığı siteleri online kontrol ettiğimi düşünmediler.
Dedim ki;
“Kardeş!!! Reklamları size veremem, benim anlaştığım SİTELERİM var demek bu kadar zor olmamalı! Senin reklam verdiğin bazı sitelerde dolar hala 9 TL olarak görünüyor! Yayındaki haberler ise içler acısı! Ana sayfada bulunan on haberden ikisi güncel, ana sayfada 20 haber var, en son haber bir ay öncenin haberi, en son yazar üç ay önce yazmış, buna kalifiye site diyor iseniz ya bu işi siz bilmiyorsunuz ya da para içinde para nasıl kazanılır bunu keşfetmiş siniz! Size reklam veren şirketler de bunu fark etmiyor ise dümen daha da büyük, buna da benim aklım ermedi!”
BÖYLE ‘MİLLİ VE YERLİ’ OLUNMAZ!
Reklam ajanslarının tamamı böyle demiyorum. Tabi, sözlerim tekelleşen reklam ajanslarını bağlar. Nasıl bir dümenin içinde olduklarını siz anlayın diye sadece yaşadığım bu olayı anlatmak istedim.
Son olarak ne demek istersin derseniz, Instagrama reklam vererek milli ve yerli olamazsınız, tekelleşmiş dümen sahibi ajansların içinde milli ve yerli kalmak hakikaten zormuş!
Rabbim yardımcımız olsun.
Vesselam…
Facebook Yorum
Yorum Yazın