Dertliyiz derdimiz dünyadan büyük.
Bir yanda Gazze’de yaşanan insanlık tarihinin gördüğü en acımasız yıkıma sessiz kalmanın üzüntüsünü iliklerimize kadar hissediyoruz. İçimiz acıyor fakat elimizden bir şey gelmiyor.
Diğer yanda “Gardaş!” diye bildiğimiz ülkeler ile bir teşkilat kurduk. Artık ortak bir dilimiz, ortak bir alfabemiz ve ortak bir hedefimiz var diye düşünürken, teşkilat üyesi gardaş ülkeler tarafından Güney Kıbrıs’a açılan elçiliklere üzülüyoruz ama ona da elimizden bir şey gelmiyor.
Bazıları bu yaşananlara “İhanet ve para için satış!” diyor fakat biz bu iki ağır ifadeyi kullanmıyoruz. Biz başlıktaki gibi “Bizi üzüyor.” ifadesini kullanıyoruz. Bu durumlara üzülüyoruz ve bu hatadan dönülsün diye dua ediyoruz çünkü elimizden başka bir şey gelmiyor.
Müslüman din kardeşine sırtını dönecekse, insan insanın derdini dert edinmeyecekse, gardaş gardaşı zor durumda bırakacaksa o zaman yıkılsın bu yalan dünya.
Dünya Siyonizm’in çıkarları doğrultusunda yeniden şekilleniyor. Arap Baharı da Siyonist bir projeydi. Ağır aksak da olsa işlemeye devam ediyor. Sınırlar değişiyor, insanlar ölüyor bizler maalesef ve sadece üzülerek seyrediyoruz.
Doğu Akdeniz’de yaşanan gelişmelerde Siyonist aklın ürünüdür. Türkiye Mavi Vatan gözüyle baktığı ve yıllardır mücadele ettiği Akdeniz’de yalnızlaştırılıyor.
Hem de gardaşım dediği, birlikte hareket etmek için birlik kurduğu, Türk Devletlerinin aldığı Güney Kıbrıs’ı tanıma ve elçilik açma kararı ile ülkemizin Akdeniz’deki hakları maalesef gasp edilme riskiyle karşı karşıya.
Bölge ülkeleri akan kana ve Gazze’de yapılan soykırıma sessiz. Müslüman ülkeler sanki Arz-ı Mev’ud ateşinin pençesine düşmek için sırasını bekliyor. Bu ateşin herkesi yakacağını bile bile kurbanlık koyun gibi sıra beklemek akıl tutulması değil midir?
İdareciler koltuklarını koruma endişesiyle ya sesini çıkarmıyor ya da çıkarıyor-muş gibi yapıyor. Tabii ki herkes biliyor bu ateş idarecileri yakmıyor. İdareciler şimdi olduğu gibi bundan sonraki hayatlarını da sırça köşklerde yaşamaya devam edecekler.
Geçen hafta Samsun’da Gazze’deki zulmü lanetlemek için yaklaşık yüz STK’nın ortaklaşa organize ettiği bir yürüyüş ve miting yapıldı. Gönül isterdi ki yer gök inlesin fakat bu konuya duyarlı insanımız maalesef bu kadar. Her şeye rağmen gelenlerden Allah razı olsun.
Bazıları bu tür eylemlere “Toplumun gazını almak için yapılıyor!” diye katılmıyor. Bu eylemler öyle midir? Bilemiyoruz fakat biz fırsat buldukça katılmaya çalışıyoruz çünkü elimizden maalesef başka bir şey gelmiyor. Biz, en azından tarafımız belli olsun diyoruz.
Gazze’de yaşananlardan sonra Filistinliler, Müslümanlardan ümidini kesmiştir. İslam’ı temsil hakkı sadece Filistin’de zulme direnenlere yakışıyor. Bizler ancak ve maalesef imanın en zayıf halkasını uygulamaya çalışıyoruz.
Bildiğimiz, iman ettiğimiz ve tek ümidimiz olan bir şey var. O da Kuran-ı Kerim’in Bakara Suresi 249. Ayettinde, mealen “…Nice az topluluk, Allah’ın izniyle çok olan topluluğa galip gelmiştir. Allah sabredenlerle beraberdir…” diye Yüce Yaradan’ımızın buyurmuş olması.
Yüce Yaradan ne derse o olur. O ne zaman isterse zulüm son bulur. Bize düşen ve bizim imtihanımız ise elimizden geleni yapıp yapamadığımız ve bu zulümler yapılırken sergilediğimiz tavır ile olacaktır.
Sanmayın ki bu yaşananları tarih yazmayacak. Bu yaşananlar tarih sayfalarında kara lekeler olarak yerini alacaktır ve bunlara sebep olanlar ya da bir sebepten aciz kalıp yaşananları görmezden gelenler de ilelebet hak ettiği gibi anılacaktır.
Facebook Yorum
Yorum Yazın